Küçücük adadan dünyaya meydan okuyan adam

TARİH: 18 Temmuz 1974..."Asaf İnan seni bekliyor" dedikleri zaman yüreği patlayacakmış gibi çarpmaya başlamıştı.

Koşarak büyükelçinin odasına girdi. Asaf İnan gülüyordu.

"Gel bakalım Denktaş Bey, beklediğin gün geldi."

Heyecanla "Geliyorlar mı?" diye sordu.

Büyükelçi yanıt vermedi, eline küçük bir káğıt uzattı:

"Evet geliyorlar... Geliyorlar..."

20 Temmuz sabahı saat 5’te Türk Ordusu, Kıbrıs’a çıkarma yapacaktı.

Kurtulacaklardı artık...

Kulakları uğuldamaya, başı dönmeye başladı.

Asaf İnan’a sarıldı. İkisi de ağlıyordu...

............

Hemen ofisine gitmek için elçilikten ayrıldı. "Yapılması gereken çok iş var. Vakit az" diye düşündü.

Sıkı durması gerekiyordu. Herkes onun gözlerinin içine bakıyor, ondan güç almak istiyordu.

Kendi kendine "Sakın gevşeme... Sakın gevşeme" diye konuştu.

Bir an aklına askerliğini yapan oğlu Raif geldi.

"Ya ölürse..."

Kendine kızdı: "Her şehit bir Raif değil mi senin için? Her şehidin acısını duydukça çökmemen gerekir. ’Vatan sağolsun’ demen gerekir. Görevini yürütmen gerekir..."

...........

20 Temmuz sabahını zor etti.

Saat 4.45’te Başkanlık konutunda kalan Avusturyalı irtibat subayını uyandırıp "Askeri harekát başlıyor" dedi. Avusturyalı, BM merkezine haber vermek için telefona sarıldı.

"Hatları kestik..." dedi. Avusturyalı subay bunu protesto edince, "Sen askersin, böyle bir haberi vaktinden önce düşmana duyuramazsın" diye onu susturdu.

Saat 5...

Yıllardır beklediği an geldi.

Saat 5.05...

Uçakların seslerini duyamıyordu. Heyecanı dayanılacak gibi değildi. Dakikalar geçmek bilmiyordu.

Saat 5.25...

Birdenbire derinden derine bomba sesleri gelmeye başladı. Türk jetleri, Rum askeri hedeflerini bombalamaya başlamıştı.

Arkasından Gönyeli Ovası’na yağan paraşütçüler görülmüştü.

Tanrım, rüyası artık gerçek oluyordu.

Kıbrıs için yıllardan beri dünya ile kavga eden adam ağlıyordu...

...........

Aradan yıllar, yıllar geçti. Onun savaşı hiç bitmemişti. Yine Kıbrıs için, yine halkı için savaşıyordu.

Ama Avrupa Birliği, Amerika ve AKP ondan kurtulmak istiyorlardı.

Sonunda uğruna ömrünü verdiği Kıbrıs halkı, ona karşı kışkırtıldı.

İnsafsızca "çözümü engelleyen kişi" ilan edildi...

Dünyanın yenemediği bu efsanevi adamı kırdılar, arkadan hançerlediler...

Kenara çekildi... Ama bitmeyen kavgasını bu kez konferanslarla sürdürüyor.

...........

Okuduğunuz bölümleri gazeteci arkadaşımız Nur Batur’un "Rauf Denktaş- Yeniden Yaşasaydım" kitabından özetlemeye çalıştım.

Bu çarpıcı kitap şu satırlarla son buluyor:

"Ne mutlu Türküm, derken gözleri dolu dolu olan;

Ve milyonların ismini bile duymadığı küçücük bir adadan dünyaya meydan okuyan,

Hayatını Kıbrıs’a adamış bir dava adamı..."
Yazarın Tüm Yazıları