İlhan Selçuk’u, Erdoğan Teziç’i, Osman Paksüt’ü ve bazı generalleri kim, hangi amaçla dinliyor?
Dinlenenler arasında daha başka kimler var? Kimse bilmiyor.
Ama binlerce insan tedirginlik içinde başına ne bela açılacak diye bekliyor.
Bunların içinde gazeteciler, işadamları, bürokratlar, sendikacılar, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, emekli generaller, milletvekilleri hatta bakanlar bile var.
Herkes büyük bir korku paranoyası içinde.
* * *
Ülkenin böyle bir korku iklimine sürüklenmesinin sorumlusu hükümettir.
MHP lideri Bahçeli bunu partisinin grup toplantısında çarpıcı bir şekilde "AKP bir korku diktatörlüğü kuruyor" diye tanımladı.
Başkanlık Divanı’nda da partili arkadaşlarını "Dikkat edin, dinlenebilirsiniz" diye uyardı.
Partisinin genel sekreterinin dinlenmesi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı haklı olarak öfkelendirdi.
Şöyle dedi: "Türkiye tam bir çürümenin içinde.Devleti kim yönetiyor?
Başbakan bu rezaletin hesabını vermek zorundadır."
Evet, devleti kim yönetiyor?
Bunu ortaya çıkarmak, devleti ele geçiren tarikat çetelerini temizlemek AKP hükümetinin görevidir.
İktidar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya boşu boşuna çabalamasın.
İçişleri Bakanı dinlenen partiyi suçlayacağına, bakanlığını saran tarikatları temizlesin.
Dengir Mir Mehmet Bey, olayı örtbas etmek için "abesle iştigal" etmesin.
Başbakan çıksın diyebilirse, "Dinleme olaylarıyla bizim bir ilgimiz yok.
Bunları yapanları, bu iğrenç tezgáhları kuranları en kısa zamanda bulup çıkaracağız" desin ve gereğini yapsın.
Türkiye’yi yöneten iktidar bunu yapmak zorundadır.
Erdoğan ve arkadaşları unutmasınlar ki bu dinleme çeteleri, onları da dinliyordur.
Bir gün bu silah bumerang gibi kendilerini de vurur.
Korkan değil, korkusuzca konuşan, kendini özgürce anlatan bir Türkiye hepimizin özlemi olmalıdır.