Konuşmaktan korkan bir Türkiye...

SÜLEYMAN Demirel 8 yıl süren siyasi yasağı kalktıktan sonra yedinci kez başbakanlığa hazırlandığı dönemde çok önemli bir slogan ortaya atmıştı.

En aydınından en cahiline kadar tüm toplumu sarıp sarmalayan ve heyecanlandıran bu slogan şuydu:

"Konuşan Türkiye istiyorum."

Bu slogan, daha çok demokrasi, daha çok düşünce ve söylem özgürlüğü istemini yansıtıyordu.

Demirel 1991 seçimlerinde amacına ulaştı ve SHP ile koalisyon kurarak yedinci kez başbakanlık koltuğuna oturdu.

Türkiye, DYP-SHP koalisyonuyla özlenen kadar olmasa da daha korkusuz bir ülke haline geldi.

O günlerden bu yana Türkiye’de köprülerin altından çok sular aktı.

2002 yılında, yaşadığımız akıl almaz ekonomik ve ona bağlı olarak doğan siyasi krizlerden sonra Türkiye’de dinci AKP iktidara geldi.

AKP’nin 6.5 yıllık iktidarından sonra bugün geldiğimiz noktada "Konuşan Türkiye" ile değil, "Konuşmaktan korkan Türkiye" ile karşı karşıyayız.

* * *

Bugün Türkiye’de insanlar konuşmaktan çok dinlenmekten korkuyor.

Kişisel özgürlüklere, insan haklarına aykırı bir dönem yaşıyoruz.

Birileri insanları baskı altında tutmak, onları suçlamak için aşağılık bir yöntem uyguluyor.

Telefonlar, evler, işyerleri, makamlar dinlenip dosyalar oluşturuluyor.

Bu iğrençliği kim, ne için yapıyor?

İlhan Selçuk’u, Erdoğan Teziç’i, Osman Paksüt’ü ve bazı generalleri kim, hangi amaçla dinliyor?

Dinlenenler arasında daha başka kimler var? Kimse bilmiyor.

Ama binlerce insan tedirginlik içinde başına ne bela açılacak diye bekliyor.

Bunların içinde gazeteciler, işadamları, bürokratlar, sendikacılar, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, emekli generaller, milletvekilleri hatta bakanlar bile var.

Herkes büyük bir korku paranoyası içinde.

* * *

Ülkenin böyle bir korku iklimine sürüklenmesinin sorumlusu hükümettir.

MHP lideri Bahçeli bunu partisinin grup toplantısında çarpıcı bir şekilde "AKP bir korku diktatörlüğü kuruyor" diye tanımladı.

Başkanlık Divanı’nda da partili arkadaşlarını "Dikkat edin, dinlenebilirsiniz" diye uyardı.

Partisinin genel sekreterinin dinlenmesi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı haklı olarak öfkelendirdi.

Şöyle dedi: "Türkiye tam bir çürümenin içinde. Devleti kim yönetiyor?

Başbakan bu rezaletin hesabını vermek zorundadır."

Evet, devleti kim yönetiyor?

Bunu ortaya çıkarmak, devleti ele geçiren tarikat çetelerini temizlemek AKP hükümetinin görevidir.

İktidar, zeytinyağı gibi üste çıkmaya boşu boşuna çabalamasın.

İçişleri Bakanı dinlenen partiyi suçlayacağına, bakanlığını saran tarikatları temizlesin.

Dengir Mir Mehmet Bey, olayı örtbas etmek için "abesle iştigal" etmesin.

Başbakan çıksın diyebilirse, "Dinleme olaylarıyla bizim bir ilgimiz yok.

Bunları yapanları, bu iğrenç tezgáhları kuranları en kısa zamanda bulup çıkaracağız" desin ve gereğini yapsın.

Türkiye’yi yöneten iktidar bunu yapmak zorundadır.

Erdoğan ve arkadaşları unutmasınlar ki bu dinleme çeteleri, onları da dinliyordur.

Bir gün bu silah bumerang gibi kendilerini de vurur.

Korkan değil, korkusuzca konuşan, kendini özgürce anlatan bir Türkiye hepimizin özlemi olmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları