BİZİM Saint Benoit (Sen Benua) Fransız Lisesi’nde 10 Kasım törenlerine büyük bir titizlikle hazırlanılırdı.
Bir 10 Kasım’da toplanmış, törenin başlamasını bekliyorduk. Atatürk’ün gençliğe hitabesini okuyacak arkadaşla yan yana duruyorduk.
Okul yatılı müdürü arkadaşı görür görmez bağırmaya başladı:
"Sen bu gömlekle mi büyük Atatürk’ü anacaksın?Bu gömlekle mi onun gençliğe hitabesini okuyacaksın?"
"Bu gömlekle mi?" diye yeri göğü inleten müdür "Çabuk git, en beyaz gömleğini giy, yoksa senin büyük Atatürk’ü bu kıyafetle anmana izin vermem" dedi.
Siyah-beyaz ekose gömlek giyen arkadaş hemen yatakhaneye koşarak beyaz gömleğini giyip geldi.
* * *
Yıl 1922... İzmir kurtulmuş, düşman Anadolu topraklarından denize dökülmüş ancak henüz cumhuriyet kurulmamıştı.
Gazi Mustafa Kemal İzmir’deydi. Uşakizadeler’in köşkünde kalıyor, o sakin ortamda Türkiye’nin geleceğini kafasında şekillendiriyordu.
Tiyatro oyuncusu Muvahhit Rafet Darülbedayi’den (o dönemdeki Şehir Tiyatrosu) ayrılmış, kurduğu trupla İzmir’e turneye gelmişti. Muvahhit, Bedia Hanım’la evliydi.
Trupta dönemin çok ünlü tiyatrocuları Behzat Butak, Mahmut Moralı, Raşit Rıza ve Şadi vardı.
Muvahhit ve arkadaşları Gazi Mustafa Kemal’i ziyarete gittiler ve ertesi gün Kordon Palas’ta yapılacak galayı onurlandırmasını rica ettiler.
Gazi "trubunuzda kimler var?" diye sordu.
İsimler sayıldı. Kadın oyuncu olarak Şehper ve Anahit adları söylendi. İkisi de Hıristiyandı. Çünkü o yıllarda Müslüman kadınların sahneye çıkması yasaktı.
Gazi’nin yüzü asıldı, "Niçin Türk hanımlara rol vermiyorsunuz?" diye sordu.
Herkes sustu.
Gazi, Bedia Hanım’ın da turpla gelmiş olduğunu öğrendikten sonra Muvahhit Bey’e dönerek "Niçin karınızı sahneye çıkarmıyorsunuz?Ben onu Ateşten Gömlek filminde izledim, çok başarılıydı" dedi.
Sonra "Boşrölü o oynarsa memnuniyetle galaya gelirim" diye ekledi.
Hemen otele dönüldü, hiç tiyatro deneyimi olmayan Bedia Hanım sabaha kadar başrole hazırlandı. Sonradan Bedia Muvahhit olarak ünlenecek olan Bedia Hanım çıktı oynadı ve büyük bir başarı kazandı.
Gazi, oyunu ve Bedia Hanım’ı büyük bir memnuniyetle izledi ve gururla alkışladı.
O gece Türk kadınlarının sahneye çıkma yasağı da kırılmış oldu.
* * *
Çankaya’da sofra kurulmuş, Atatürk’ün verdiği listeye göre çağrılanlar masada yerini almıştı.
Sohbet koyulaştığı bir sırada Atatürk birden konuklarına şunları söyledi:
"Bana ülkeyi içki masasından idare ediyor diye laf edenler olduğunu duyuyorum.Beyler, siz çok iyi biliyor ve görüyorsunuz ki bu sofra sadece içki içilen bir sofra değildir.Burada bütün memleket meseleleri yetkili kişi ve dostlarla masaya yatırılır, enine boyuna görüşülür ve tartışılır, yemek ortamı olduğu için de hepimiz rahatça konuşuruz, zaman mefhumu da pek olmaz.Bu masada ben memleket ve milletimin nabzını tutarım.Ülkemin, milletimin yükselmesi, refaha kavuşması için çareler ararım."
İçerdeki ve dışardaki belli kesimler boşuna çaba harcıyorlar. Atatürk’ü karalamaya çalıştıkça o daha da büyüyor.
Atatürk’ü ölümünün 70. yılında sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.