13 aydır savcının iddianamesini oluşturamadığı "Ergenekon soruşturması" karanlık bir tüneli andırıyor.
İddiaların hangisi doğru, hangisi yanlış belli değil.
12 aydır hapiste yatan insanların çoğu suçlarının ne olduğunu bile bilmiyor.
Soruşturmayı yürüten savcılığın süreci keyfi bir şekilde uzatması, ucunu açık tutması hukuk sistemimizi ciddi şekilde zedelemiştir.
Savcılığın uygulamasının yasalara aykırı olduğunu söyleyen bazı hukukçular, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz hakkında soruşturma açılmasını istiyorlar.
Ama hükümet bu uyarılara kulak asmıyor.
Hükümete muhalefet yapan önemli insanlar tutuklanıp cezaevine konuyor.
Şakası yok, tarihi bir olayla karşı karşıyayız.
Soruşturmayı yürüten savcı Zekeriya Öz’ün Fetullahçı olduğuna dair yoğun iddialar var.
Milliyet Gazetesi yazarı Can Dündar’ın bu savcı ile yaptığı konuşmayı aktaran yazısını dehşetle okuduk.
2.5 saat süren konuşma sırasında savcı Öz’ün sürekli tespih çekmesi, Can Dündar’ı bilgisine başvurmak amacıyla çağırmasına karşın bir zanlı gibi sorgulaması, bazı bilgileri karıştırması dehşet verici.
Bir gazeteci arkadaşım haklı olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Can’ın yazısını okurken ürperdiğimi hissettim.Hiç kuşkum yok bu savcı hepimizi gözaltına aldırabilir ve sorgulayabilir."
* * *
İzlediğimiz kadarıyla "Ergenekon soruşturması"na kaynak olan delillerin çoğunun (telefon dinlemeleri gibi) hukuka aykırı yöntemler kullanılarak elde edildiği anlaşılıyor.
Bunu zanlılara sorulan sorular da ortaya koyuyor.
Örneğin gazeteci Ufuk Büyükçelebi’ye savcıların yönelttiği sorular bir garip:
"Telefonda devlet büyüklerine neden küfür ettin?"
"Hurşit Tolon’la neden konuştun?"
"Eski İstanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu ile neden resim çektirdin?"
Savcılar sanırım şunu bilmiyorlar:
Bir gazeteci işinin gereği aynı gün cumhurbaşkanı ile de konuşur, bir temizlik işçisiyle de...
Her ikisi ile resim de çektirir...
Sanırım Ufuk, böyle sorulara muhatap olan gazeteci olarak dünya adalet tarihine geçecek.
Bir gariplik de davanın başlangıcını oluşturan delillerin (bulunan el bombaları ve TNT kalıpları) imha edilmesi...
* * *
Hukuk devletine inanan, onu savunan herkesin, hepimizin yargının vereceği kararları sabırla ve inançla beklemesi gerekir.
Türk yargısının, siyasi iktidarın baskısı altına gireceğini ve sanıkları bu ruh hali içinde yargılayacağına inanmıyorum.
Yargıçların ve savcıların temel görevi, hukukun üstünlüğüne ve hukuk devletine, faturası ne olursa olsun toz kondurtmamaktır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin savcı ve yargıçlarından bunu beklemek vatandaşlar olarak hepimizin hakkıdır.
Yargılamanın bu sorumluluk içinde yürütüleceğinden hiçbirimizin kuşkusu olmamalıdır.
Bütün kalbimle şunu dilemek istiyorum:
Ergenekon soruşturması süreci, sorumlu savcının tutumu ve yöntemleri yüzünden birtakım endişe ve kuşkulara neden oldu.
Yargılama bu kuşkuları, endişeleri ve yaratılan olumsuz havayı dağıtacaktır.