BAŞBAKAN, kadınlara Ruanda’da bile kota uygulandığını anımsatan KADER Başkanı Hülya Gülbahar’ı fena tersledi:
"Sen Ruanda mı olmak istiyorsun? Buyur Ruanda ol."
Bu nezaket dışı söylem, Başbakan’ın ne kadar tahammülsüz olduğunu bir kez daha gösterdi.
Bundan önceki olaylarda olduğu gibi...
Bir başbakan düşünün ki şikáyetçi vatandaşı azarlıyor.
Kendisini ve partisini eleştiren gazetecileri "Yuvarlamak"la tehdit ediyor.
Onun dünya görüşüne uygun olmayan işadamı, bürokrat, bilim adamı kim olursa olsun tümünü defterden siliyor.
* * *
Oysa başbakanlık sınırsız hoşgörü, sabır ve anlayış isteyen makamdır.
O koltuğa, kendisinden olanlar kadar, kendisine karşı olanlara da hoşgörü ve adaletle yaklaşan insanların oturması gerekir.
Başbakan Erdoğan ise bu özelliklere sahip değil.
Çabuk öfkeleniyor, öfkelenince de ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Karşısındaki bir kadın da olsa bu değişmiyor.
* * *
Geçenlerde bir grup politikacıyla sohbet ediyorduk.
Eski bakanlardan, yıllarca Demirel ile siyaset yapmış Demokrat Partili Yaşar Topçu, Başbakan’ın hoşgörüsüzlüğü konuşulurken bir anısını anlattı:
"1979 yılıydı.Finike’den bir not geldi.Bir adam kahvede otururken Demirel’e vermiş veriştirmiş, sunturlu küfürler savurmuş.
Demirel o sırada Başbakan.Şikáyet olmuş, adamı yakalayıp gözaltına almışlar.
Savcı sorgulayıp mahkemeye göndermiş, yargıç da adamı tutuklayıp içeri atmış."
Yaşar Topçu hemen Başbakan’a çıkmış ve olayı anlatmış. Bir talimatı olup olmadığını sormuş.
"Demirel şöyle bir düşündü, sonra ’Yahu Yaşar kimbilir adama ne yaptık, ne kadar bunalttık ki o öfkeyle bize uluorta küfür etmiş. Sen sıcak filan deme, git bizim şikáyetçi olmadığımızı söyle ve adamı tahliye ettir’ dedi.
Emredersiniz efendim dedim ve çıktım."
* * *
Yaşar Topçu, Başbakan’ın talimatı üzerine duruşmadan bir gün önce arabasına atlayıp Finike’ye gitmiş.
Önce savcıya gidip adamın ifadesini okumuş, sonra da duruşmaya girmiş:
"Yargıç adamı sorguladıktan sonra tanıkları dinledi ve bana söz verdi.
Parti olarak şikáyetçi olmadığımızı ve sanığın tahliye edilmesini istediğimizi söyledim.
Yargıç şaşırdı.Adamın Başbakan’a uluorta küfür ettiğini yeniden anımsattı.
Sayın yargıç, dedim.Durumu Başbakanımıza anlattığım zaman bizim şikáyetçi olmayacağımızı söyledi ve ’Ne yap yap, vatandaşı tahliye ettir’ diye talimat verdi.
Ben de sizden sanığın tahliye edilmesini talep ediyorum.Vatandaşı almadan da buradan gitmeyeceğimi arz ederim, dedim.
Yargıç tahliye verdi.Adamı aldım çıktım.
Adam yüzüme bakamıyordu.
Elimi tuttu ve şöyle dedi:
’Yahu ben ne halt etmişim. Böyle bir insana nasıl küfür etmişim.’
Sonra o adam koyu bir Demirelci oldu.Kimseye Demirel hakkında en ufak bir söz ettirmedi."