1984 yılının kış ayları... Dondurucu bir Ankara günü.
Rahmetli Erhan’la (Akyıldız) Ecevit’in OR-AN Sitesi’ndeki evine gidiyoruz.
Ecevit her zamanki nezaketi içinde bizi karşılıyor.
O sıralarda Abdi İpekçi’nin yaşamı üzerinde çalışıyoruz.
Ecevit’le de bunun için görüşeceğiz.
Çok uzun bir görüşme olacağından kısa bir hoş beşten sonra hemen konuya giriyoruz.
Konuşma ilerledikçe Ecevit’ten almayı düşündüğümüz bilgiler konusunda hayal kırıklığına uğruyoruz.
Ecevit,Abdi Bey’e düzenlenen suikast konusunda fazla bir şey söylemiyor.
Oysa çok önemli sorular soruyoruz kendisine.
"Efendim acaba Abdi İpekçi cinayetinde büyük organizasyonların parmağı olabilir mi?"
"Bilemiyorum efendim.İşin içinde başka rufailer de olabilir."
Bunların kimler olabileceği konusunda ısrar ediyoruz. Şu yanıtı veriyor:
"Efendim, sizlerden çok özür dilerim ama ben üstlendiğim görevlerin gerektirdiği sorumluluk nedeniyle bu konuda daha fazla konuşamam."
Israr etmenin anlamı olmadığını bildiğimiz için teşekkür edip ayrılıyoruz yanından.
* * *
Her ikimiz de o gün, cinayetin işlendiği sırada Başbakan olan Ecevit’in bugünün moda deyimiyle "derin devlet"ten filan haberi olmadığı izlenimini ediniyoruz.
Peki "kontrgerilla"nın varlığını niye ortaya atmıştı? Onu da sormuştuk. Ona da tatmin edici bir yanıt verememişti Ecevit.
Önceki gün yıllarca bürokraside ve siyasette önemli görevler üstlenen bir dosta, Hrant Dink cinayetiyle yeniden gündeme gelen "derin devlet" iddialarını sordum.
"Yok öyle şey" dedi. Sonra da şöyle devam etti:
"Ne derin devleti, her şey darmadağınık.Böyle bir vıcıklık ben hiçbir zaman yaşamadım.Polisin çok büyük suçu var.Affedilemeyecek kadar büyük."
Bilgi kirliği için ne düşünüyordu bu deneyimli bürokrat-politikacı?
"Bir felaket.İpin ucu iyice kaçırılmış.Başta İçişleri Bakanı olmak üzere bu konuda sorumluluğu olan bütün bürokratların istifa etmesi gerekir."
"İyi güzel de Türkiye’de böyle bir müessese yok ki" diyorum.
"Haklısın.Sorun da bu ya..."
* * *
Devleti bilenlerin, tanıyanların hemen hepsinin söyledikleri aynı noktada birleşiyor.
Türkiye’de güvenlik güçleri yetersiz. Yetersizliğin ötesinde bir de iyi yönetilmiyor.
Polis, hiç zaman yitirilmeden devletin polisi haline getirilmeli.
Oysa bugün belli tarikatların ellerine teslim edilmiş.
Başbakan ciddi olarak bu işe eğilmek zorunda; çünkü bu olay bir bumerang gibi kendisine yönelebilir.
Gerekli önlemler alınmazsa polisteki bölünme devletin başını ciddi şekilde belaya sokar.
1970 ve 1980 öncesinde bunları yaşadık ve ağır faturalar ödedik.
"Derin devletttt..." nutukları atarak bu işlerin içinden çıkılamaz.
Bir an önce devlet kurumlarına yerleşmiş olan ve giderek yayılan, hukuktan yoksun, vatan adına kendilerine misyon biçen özel inanç ve niyetlerin tutsağı haline gelmiş zihniyeti söküp atmak gerekir.