İktidar, tarikatlara değil halka sorumludur

BİRBİRİMİZLE didişmekten, bütün ulusumuzu sevince boğan Fenerbahçe’nin başarısını bile ağız tadıyla yaşayamadık.

Politikacılar ile Genelkurmay, birbirlerine hakarete varan ağır sözlerle saldırıyor.

Türk halkı bunu büyük üzüntüyle izliyor.

Oysa demokrasilerde muhalefet partilerinin görevi iktidarı, kurumları halk adına sorgulamaktır.

Bu onların birincil görevidir.

Rejimin selameti açısından buna kızmak değil, sevinmek gerekir.

Kafaların bulanıklıktan kurtulması için sorumlulara yöneltilen sorular sabırla yanıtlanmalıdır.

İktidar da muhalefet partilerine ülke sorunları hakkında sık sık ayrıntılı bilgiler vermek zorundadır.

Ama AKP iktidarı bugüne kadar bunu bir türlü içine sindiremedi.

Muhalefete, kamuoyuna bilgi vermeyi kendi yetkileri açısından bir zafiyet gibi gördü.

Asker de öyle...

Sivillerin kendilerinden hesap sormasını demokratik sistemin bir gereği olarak kabul edemiyorlar.

Kızıyorlar, hatta işi politikacıları "ihanetle" suçlamaya kadar götürebiliyorlar.

* * *

Amerikalı bakanın dünyanın öbür ucunda başlattığı "Çekilin, çekilin" çağrısını Türkiye’ye geldikten sonra da sürdürmesi, diplomatik nezakete uygun değildi.

Askerlerimizin, bakanın ayrıldığı gecenin sabahında çekilmesi ise yanlıştı ve haklı olarak kafalarda bazı kuşkular yarattı.

Halkın yüreğine "Amerika istedi, onun için çıktık" inancı yerleşti.

Muhalefet bunu görmezlikten mi gelmeliydi?

Yoksa görevini yapıp bunu sorgulamalı mıydı?

Kuşkusuz sorgulamalıydı. Muhalefet de bunu yaptı.

Genelkurmay Başkanı’nın, "Sen bunu hangi hakla soruyorsun?" tavrı demokrasiye uygun bir tutum değildi.

Buna hükümetin yanıt vermesi gerekirken Genelkurmay’ın araya girerek çok ağır açıklama yapması ve muhalefeti "hainlikle" suçlaması yanlıştı.

Muhalefetin bunun altında kalmama telaşıyla verdiği ağır karşılık da gereksizdi.

Doğal olarak tartışma da tam bir kör dövüşüne döndü.

* * *

Genelkurmay böyle bir alınganlık içine neden sürüklendi anlayamadım.

Çünkü bütün Türkiye yapılan operasyonun ne kadar büyük zorluklarla, özverilerle gerçekleştirildiğinin bilincindeydi.

Nitekim geri çekilmeyi sorgulayan muhalefet dahil hiç kimse operasyonun mükemmelliği aleyhinde bir tek sözcük sarf etmedi.

Sorgulamanın muhatabı hükümetti.

Örneğin, sürecin başından beri ortalarda gözükmeyen Dışişleri Bakanı neredeydi?

Bir dışişleri bakanı böyle yaşamsal günlerde ortadan kaybolur mu?

Ben meslek yaşamımda böyle bir şey görmedim, duymadım.

Ali Babacan’ın günlerdir ne yüzünü gördük, ne de sesini duyduk.

Bir hükümet düşünün ki, bu kadar kritik bir süreçte TBMM’yi ve kamuoyunu bilgilendirme gereğini bile duymuyor.

Ama buna karşın kendi halkından fellik fellik kaçırdığı anayasa taslağını, Amerika’da tartışmaya açıyor.

Hem de bunu Fethullah Gülen cemaatinin düzenlediği bir toplantıda yapıyor.

Yapılan bu işin akılla, mantıkla bir ilgisi var mı?

İktidar tarikatlardan, cemaatlerden önce kendi halkına karşı sorumludur.
Yazarın Tüm Yazıları