ALMAN Süddeutsche Zeitung Gazetesi’nin haberini okuyunca hemen Fazıl Say’ı aradım.
Ünlü piyanistimizin konserleri için yurtdışında olduğunu öğrendim.
Kısa bir süre sonra aradı.
Alman gazetesine verdiği "Türkiye’den ayrılmayı düşünüyorum" demecini sordum.
"Doğru, gerçekten de düşünüyorum" dedi.
Canım sıkıldı.
Ünlü piyanistin ülkesini ne kadar sevdiğini biliyordum.
Sırf "ay yıldızlı" pasaportla dolaşabilmek için sürekli vize işkencesine katlanıyordu.
Oysa dünyada birçok ülke kendisine pasaport vermek için sıraya girmişti.
"Hiçbirinin teklifini kabul etmedim.Ben Türk’üm, konserlerim için Türk pasaportuyla dünyayı dolaşmak istiyorum" demişti.
* * *
Beş kıtada her yıl 140 konser veriyor Fazıl Say.
İstanbul’daki evinde yılda topu topu 4 gece yatabiliyor.
Onun Floransa Müzik Festivali’nin final sanatçısı olarak ünlü "Piazza della Signoria" meydanında verdiği ve 20 bin kişinin izlediği konserini anımsadım.
O gece bir Türk olarak büyük gurur duymuş, Fazıl’a gösterilen olağanüstü ilgi beni çok duygulandırmıştı.
Konser bitiminde insanlar onu dakikalarca alkışlamışlardı.
Telefondaki sesinden üzüntüsünün ne kadar büyük olduğunu anladım.
Ülkesi için endişeliydi.
Gazeteye ve bana söyledikleri onun ruh halini yansıtıyordu:
"Bizim Türkiye rüyamız öldü.Tüm bakan eşleri türban takıyor.İslamcılar zaten kazandı, biz yüzde 30 onlar yüzde 70.Bizi dışlıyorlar.Çankaya’daki davete bir sürü ıvır zıvır adamları çağırdılar, beni çağırma gereği bile duymadılar.Bu iş böyle devam ederse kızımı da alıp bir başka ülkeye yerleşeceğim."
Sonra da sordu: "Doğru değil mi bu söylediklerim?"
* * *
Kaç yazı yazdım, "Türkiye’nin yetiştirdiği ama sayısı pek fazla olmayan dünya çapındaki sanatçılarımızla ilgilenmek gerekir" diye.
Tanıdığım bakanlara söyledim. Cumhurbaşkanının, başbakanın ilgilenmesi için uyarıda bulundum.
Aldırmadılar bile.
Bir iktidarın dünya görüşü ne olursa olsun, sanata, sanatçıya bu kadar duyarsız davranmaya hakkı yoktur.
Laik demokratik cumhuriyet ilkelerine, çağdaşlığa ters düşen gelişmeler insanların ruhlarında çöküntülere neden oluyor.
Sanatçılar ise bundan çok daha fazla etkileniyorlar.
Ülkedeki tersine gidiş Fazıl Say’ı bu noktaya getirdi.
Birçok sanatçımız da aynı ruh hali içinde.
Kimi yurtdışında kalışlarını uzatıyor, kimi oralara yerleşmek için hazırlıklar yapıyor.
Türkiye talihsiz bir dönemden geçiyor.
Toplumun günlük yaşam özgürlüğü ciddi şekilde tehlikede.
Laik, demokrat, çağdaş kafalı insanları içine alan cendere giderek daralıyor.
Hemen her alanda dünya çapında insan yetiştirmede verimli bir toplum değiliz.
Hiç değilse kendi çabalarıyla yetişen insanları kaybetmeyelim.
Ülkeyi yönetenler bilsinler ki, hepsi gelip geçecek ve hepsi unutulacak.