FAZIL Say’a küfürler yağdıran dinci gazete ve yazarları anlayabiliyorum.
Onların kafaları, kültürleri, gördükleri eğitim hoşgörü ikliminden çoook uzak olduğu için bildikleri tek şey bu.
O nedenle onların yaptıklarına, yazdıklarına aldırmıyorum.
AKP’li politikacıların öfkelerini de anlayabiliyorum.
Hatta bazılarının ölçüyü aşan tepkilerini de...
AKP yandaşlarının, yanaşmalarının takındıkları tutum da normal.
Onlar iktidar nimetlerinden yararlanmak için böyle davranmak, "Ülkemin ortaçağ karanlığına sürüklenmesine karşıyım" diye isyan eden Fasıl Say’a vurmak zorundalar.
Ama anlayamadığım kendilerini sanatçı sınıfından sayan, oysa ufacık sanatçı duyarlılığı içinde olmayanlar...
Aydın olarak bildiğimiz yazar-çizerler, bilim adamları...
Onların Fazıl Say’ın ülkesi ve toplumu için yüreğinde duyduğu üzüntüyü duymamalarına şaşırıyorum.
* * *
Hele hele bir modacı var ki...
Türkiye’nin karanlığa sürüklenmesinden habersiz bu insanın değerlendirmeleri ne kadar düşündürücü.
Fazıl Say’ın isyanını bile anlamaktan uzak bir sorumsuzluk içinde verip veriştiriyor sanatçıya.
Düşündüm, "Bu kişi bunu ne uğruna yapıyor" diye.
Acaba bir Ortadoğu ülkesine dönüşecek olan Türkiye’de daha çok para kazanma hesapları mı yapıyor?
"Bana göre hava hoş, türbanlı, tesettürlü kadınları giydiririm, onlara göre moda yaratırım" mı diyor?
Karanlıkta görünmeyen modanın yaratıcısı olmayı mı düşlüyor acaba?
Her ne düşünüyorsa, ülkesi için, toplumu için yüreğinde Fazıl Say’ın duyduklarını duymadığı kesin.
Ya da Atatürk, Atatürk devrimleri, laik demokratik cumhuriyet, cumhuriyetin kazanımları, sanat, moda, uygarlık, çağdaşlık ve Atatürk aydınlanması onu pek ilgilendirmiyor...
* * *
Bakın bir kara ruhlu nasıl sesleniyor:
"Cenazeni camiye getirmesinler... Ben yaşarken bu ülkede ölme..."
Kime diyebiliyor bunu?
Fazıl Say’a...
O Fazıl Say ki Türkiye bayrağını dünyanın dört bir tarafına taşımak için gecesini gündüzünü uçaklarda ve havaalanlarında geçiriyor.
Bir Türk sanatçısı olarak Türkiye imajını dünyanın dört bir tarafında güzelleştirmek için çırpınıp duruyor.
Türkiye’de olduğu günlerde ülkesinin her yerinde insanlarımıza çok sesli müziği sevdirmek için soluklanmadan konserler veriyor.
Ama bu kafa bu kadar özveriyle ülkesi için çırpınan sanatçıya ne diyor:
"Cenazeni camiye getirmesinler... Ben yaşarken bu ülkede ölme..."
* * *
Atatürk’ün yaşamı boyunca uygarlığa, çağdaşlığa, aydınlığa taşımak için çırpındığı ülkesinde bugün bunlar oluyor.
O’nun emanetine sahip çıkan, O’nun yaratmayı hayal ettiği sanatçısına bazı kafalar işte bunları yapıyor.
Atatürk’ün Türkiyesi, emanet ettiği gençliğin bir kesimi tarafından arkadan hançerleniyor.
O’nun İslam dünyasında yarattığı tek laik, demokratik ülkesi bugün büyük bir ihanetle karşı karşıya.