Paylaş
Biletler üç ay önce kapışılmıştı.
Alman sanatseverler ünlü piyanist besteci Fazıl Say’ı dinlemeye ve onun bestelediği İstanbul Senfonisi’nin dünya prömiyerini izlemeye gelmişlerdi.
Biz 20’ye yakın Türk herkesten çok heyecanlıydık.
Hepimizin dileği Fazıl Say’ın başarılı olması, bestesinin beğenilmesiydi.
Dünya güzeli İstanbul’u müzikle anlatmak kolay değildi.
İzleyiciler dünyada ilk kez seslendirilecek olan senfoniyi merak ediyordu.
Senfoniyi Fazıl Say’a Almanlar ısmarlamıştı.
O da iki yıl çalışarak 50 dakikalık dev bir senfoni yaratmıştı.
Bu ilk seslendiriliş, İngiliz ünlü şef Howard Griffiths yönetiminde WDR Köln Orkestrası tarafından yapılacaktı.
Gözlerim Alman izleyicilerdeydi. Konser başladıktan kısa bir süre sonra bütün yüzlere bir hayranlık gülümsemesi yerleşmişti.
Konser bitiminde 1700 kişi ayağa fırlayarak “Bravo” sesleriyle çılgınca alkışlıyorlardı.
Fazıl Say sahneye geldi. Saat tuttum, alkışlar hiç kesilmeden tam 16 dakika sürdü.
O bir avuç Türk izleyicisi olarak hepimiz mutluluktan uçuyorduk.
* * *
On ay sonra, geçtiğimiz cumartesi günü bu kez Türkiye’de, Lütfi Kırdar’da İstanbul Senfonisi’nin Türkiye’deki ilk seslendirilişini izlemek şansını yakaladım.
Şef Gürer Aykal’dı.
Orkestra, artık bir dünya orkestrası olma yolunda hızla ilerleyen Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’ydı.
Borusan Filarmoni’yi kurulduğundan beri adım adım izlediğim için rahatlıkla şunu söyleyebilirim:
BİFO’nun her geçen gün çizgisi yükseliyor.
Orkestrayı kuran, yerli yerine oturtan ve olgunlaştıran ünlü Şef Gürer Aykal’ın gönlü rahat olsun, verdiği emeklere değdi.
Bayrağı Gürer Aykal’dan devralan Sascha Goetzel de orkestrayı aynı titizlik ve özenle yönetiyor.
Konserin başlamasını beklerken ben yine heyecan içindeydim.
Acaba bu dev senfoniyi Türk sanatseverler nasıl karşılayacaktı?
Çünkü müzik tarihinde, böylesine dev ve iddialı senfonilerin ilk çalınışlarında izleyici tarafından yadırgandığı çok görülmüştür.
Her seferinde seyircinin tepkisi bestecisini çok üzmüştür. En ünlü bestekârlar bile böyle tatsızlıkları yaşamışlardır.
Alman seyirci Fazıl Say’ı ayakta alkışlanmıştı.
Bakalım Lütfi Kırdar’da ne olacaktı?
Heyecanımın nedeni buydu.
* * *
Konser bittiğinde tıpkı Dortmund Konser Salonu’nda olduğu gibi bu kez Lütfi Kırdar’da izleyiciler ayağa fırlayıp, Almanlar gibi çılgınca alkışladılar.
Gürer Aykal, her zamanki zarifliği ve şıklığı ile Fazıl Say’ı getirdi sahneye.
Sanatçı, büyük bir sevgi gösterisi içinde defalarca selamladı seyirciyi.
Gitti geldi, gitti geldi... Ama alkışlar sona ermiyordu.
Yine saat tuttum, bu kez alkışlar tam 17 dakika sürdü.
Bir sanatçı, bir bestekâr için bundan daha büyük bir mutluluk olamaz.
Ne mutlu Fazıl Say’a ki bu eşsiz gururu tatmak ona nasip oldu.
Tabii bizlere de...
İstanbul Senfonisi’nin Almanya ve İstanbul’da ilk seslendirilişi, değişmez bir gerçeği, müziğin insanlığın tek ortak dili olduğunu da bir kez daha gösterdi.
Hıncal Uluç’a mesaj: “Dostum, gözlerim salonda sürekli seni aradı. Niye yoktun? T.T.”
Paylaş