BEN yazılarımda, katıldığım toplantılarda, konuşma yaptığım açık oturumlarda, konferanslarda hep şunu söylüyorum:
"Türk toplumu laik demokratik cumhuriyeti ve kazanımlarını sandıkta korumalıdır.AKP’yi de sandıkta iktidardan indirmelidir.Doğrusu ve sağlıklısı budur."
Biliyorum, AKP gibi dini silah olarak kullanan, tarikatlarla ortaklık yapan bir partiyi sandıkta yenmek zordur. Hele bu parti güçlü bir şekilde iktidara yerleşmişse.
Devlet gücüyle her türlü parasal kaynağı kontrol edebiliyorsa.
Sosyal devleti "sadaka devletine" dönüştürmüşse.
Oy toplamak için popülist politikaları pervasızca uyguluyorsa.
Yandaşlarından başkasına yaşam hakkı tanımıyor, toplumu "onlar" ve "biz" diye bölüyorsa.
Medyaya baskı uyguluyorsa...
Böylesine güce ulaşmış bir iktidarı yenmek için sabır, özveri, toplumsal bilinci harekete geçirmek gerek.
Bana göre bu zor işi başarmaktan başka çare yok.
Çünkü darbeler, partilerin kapatılması çözüm değil.
Yakın tarihimizde bunları defalarca yaşadık.
* * *
Dün ben bu yazıyı yazarken Tayyip Bey AKP grubunda konuşuyordu.
Yumuşak bir üslup kullanmak için büyük çaba harcıyordu.
Kendisinin ve partisinin iktidar başarısını işine gelen rakamları sıralayarak uzun uzun anlattı.
Belli ki bugün gelinen noktada en ufak bir suçu olmadığı kanısında.
Laikliğe karşı eylemlerin odağı haline gelmediklerini söylüyor.
Konuşması milletvekilleri ve balkonları dolduran taraftarları tarafından bol bol alkışlanıyor.
Balkonlarda oturan türbanlı kadınlara bakıyorum, hepsi tesettürlü ama çok şık ve pahalı giysiler içindeler.
Hepsinin başlarındaki örtüler ipek.
Erkekler de öyle, son derece şık. Üzerlerinde pahalı takım elbiseler var.
Bu kesimin kullandığı lüks otomobiller de giderek artıyor.
5-6 yıl gibi kısa zamanda çok önemsenecek bir sınıf atlama olayı yaşanıyor.
Keşke aynı değişim bu insanların kafalarında da olsa...
* * *
Parti kapatmanın bir çare olmadığını yazdım.
Ancak bir hukuk devletinde siyasi partilerin anayasaya ve yasalara karşı sorumlu olduğunu da unutmamak gerekir.
Bir parti için kapatma davası açılıyorsa bunun sorumlusu o partinin lideridir.
AKP ve Erdoğan bu konuyu ciddi olarak düşünmelidir.
1998’de Erbakan’ın lideri olduğu Refah Partisi kapatılmış, yerine Fazilet Partisi kurulmuştu.
Ama bir yıl sonra Fazilet Partisi’nin de kapatılması için dava açılmıştı.
9. Cumhurbaşkanı Demirel’e sormuştum:
"Refah Partisi’ni kapattık.Yurtdışından çok tepki geldi.Şimdi Fazilet Partisi de kapatılırsa dışarıda kıyamet kopacak.Avrupa Birliği ile ilişkiler çıkmaza girebilir.Türkiye bunu nasıl anlatacak?"
Demirel hiç tereddüt etmeden şunları söylemişti:
"Bak gardaşım, can, benim canım.Avrupa Birliği beni ilgilendirmez.Ben laik demokratik cumhuriyeti korumak zorundayım.Türkiye bir hukuk devletidir.Anayasası, yasaları vardır.Her siyasi parti bunlara uymak zorundadır."
Kesin olan şu, eğer Tayyip Bey rejimi zorlamasaydı, bugün böyle bir dava açılmazdı.
Tayyip Bey’in Bahçeli’nin tuzağına düşüp türbanı Anayasa’ya sokmaya kalkması bardağı taşıran damla oldu.