ERDOĞAN’ın söylemlerinde açık seçik belli, Başbakan cumhurbaşkanlığını çok ama çok istiyor.
Ancak Türkiye’nin büyük çoğunluğu da Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını kesinlikle istemiyor.
Peki ne olacak? Bu iş nasıl çözülecek?
Türkiye aynı çelişkiyi Turgut Özal olayında yaşamış, bazı tatsızlıklar yaşanmıştı.
Halk Özal’a hakaretlere varan tepkiler göstermişti.
Neyse ki ortamın daha fazla gerilmesine Başbakan Demirel "Devletin tepesinde kavga istemiyorum" diyerek engel olmuş, tansiyon düşmüştü.
Düşünürseniz Erdoğan cumhurbaşkanlığı konusunda Özal’dan çok daha olumsuzluklar taşıyan bir figür.
Çankaya’ya çıkacak bir Erdoğan’ın yaşam tarzı ve dünya görüşü rejim açısından toplumun büyük kesimi tarafından sakıncalı bulunuyor.
Bu gerçekleri kimse yok sayamaz.
Erdoğan da bunun farkında. Şöyle diyor:
"Cumhurbaşkanı makamına çıkan üzerindeki ve kafasındaki formayı çıkarmak zorunda."
İnsan üzerindeki formayı çıkarır, bu kolay. Ama kafadaki formayı çıkarmak nasıl olacak?
* * *
Hemen son geziden bir örnek vermek yararlı olur.
Başbakan Avrupa ailesine katılabilmek için Türkiye’yi Avrupa ülkeleri kamuoylarına anlatmak gerektiğine işaret ediyor.
Çok doğru bir saptama.
Yani Avrupa toplumlarına Türkiye’nin uygarlık ve çağdaşlık düzeyinin Batı ile örtüştüğünü vurgulamak gerekiyor.
Başbakan Avrupa Parlamenterler Meclisi’nde konuşurken eşi Emine Erdoğan ile partisinin Avrupa Parlamenterler Meclisi’ndeki Türk Heyeti Başkanı Eskişehir Milletvekili Murat Mercan’ın eşi İnci Mercan kendisini dinleyici locasından izliyordu.
Hem Emine Hanım’ın, hem de İnci Hanım’ın tesettürlü oluşları Türkiye’nin vermesi gereken imaja uymuyordu.
Çünkü, Türkiye, ancak modern yüzüyle Avrupa kamuoyunu etkileyebilir.
* * *
Bir başka sorun da ekonomide yaşananlar...
Bugün ekonomiyi Babacan, Unakıtan ve Yılmaz (Merkez Bankası Başkanı) üçlüsü yönetiyor.
Son dalgalanma bu üçlünün yetersizliğini ortaya koydu. Bu nedenle hem içte, hem dışta bir güven bunalımı doğdu.
Bugün hemen bütün ekonomistler üretime değil, düşük kur, yüksek faize sırtını dayayan bir ekonominin çıkmaz yol olduğu noktasında birleşiyorlar.
Ama bizim üçlü bunun farkında değil.
Dilerim bu son dalgalanma endişe içinde olan işadamlarının işaret ettiği gibi büyük bir krizin öncü sarsıntısı değildir.
Öyle olursa 2001’den beri büyük sıkıntılara katlanan yoksul halk kesimlerine yazık olur.
Benzine son 6 ayda tam 15 kez zam yapıldı. Dünyanın en pahalı benzinini Türk halkı kullanıyor.
Erdoğan kürsülerden az mı söz verdi "Artık öyle keyfi zam yapılmayacak" diye.
Ne oldu? Benzin, motorin zammı neredeyse gündeliğe dönmeye başladı.
Görülüyor ki AKP’yi kendinden önceki iktidarlar gibi yine ekonomi bitirecek.