Efsane kadının izinde iki gazeteci

SİNEMA yazarı ve araştırmacısı Agah Özgüç'ün ‘‘Cahide-Peçete Kağıtlarındaki Notlar’’ kitabıyla ilgili haberi okuyunca belleğim çok uzaklarda kalan anılara doğru kayıverdi. Cahide... Yani 1916 yılında doğup, 1981 yılında yaşamdan ayrılan Türk tiyatrosunun ve sinemasının efsane kadını Cahide Sonku.Ben Cahide Sonku'nun şaşaalı dönemlerine yetişmedim. Benim çocukluğumda Cahide Hanım tiyatrodan kopmuş, sinemada yapımcılığa soyunmuştu. Haberden öğrendiğime göre, Agah Özgüç Cahide Hanım'la düşüş döneminin son günlerinde sığındığı meyhanelerdeki sohbetlerini yazmış. Doruklardan çukurlara yuvarlanan dünya güzeli bir kadının izbe meyhanelerde alkole sığınarak kaybolmayı arayışının gizlerini aralamaya çalışmış. Benim anılarım da bir zamanların divası, milyonlarca erkeğin çılgınca aşık olduğu, samur kürklerin ayaklarının altına serildiği bu efsane kadının batağa sapdığı günlerle ilgili...* * *Sanırım 1970 yılı filandı. O sırada ben Milliyet'te polis muhabiriydim. Arkadaşım Sedat Sertoğlu ile bütün İstanbul'un polisiye olaylarından sorumluyduk. O yıllarda terör diye bir bela henüz Türkiye'nin başına sarılmamıştı.Bir akşamüzeri ‘‘Cahide Sonku öldü’’ haberi geldi.Sedat'la telefonlara sarıldık. Kurcalamadığımız yer kalmadı. Haber doğru değildi ama Cahide Sonku'yu da 4-5 gündür gören yoktu. İçimize bir kurt düştü. Durumu Abdi İpekçi'nin yardımcısı Turhan Aytul'a bildirdik. ‘‘Gelin buraya’’ dedi ve bizi yazı işlerinden alıp odasına götürdü. Hiç unutmam, kritik zamanlarda hep yaptığı gibi gözlerini kocaman kocaman açarak şöyle dedi: ‘‘Hemen fırlayın. Cahide Hanım'ın ölüsünü veya dirisi bulmadan gelmeyin. Yarın bir gazetede bu konuda bir haber görürsem ikiniz de gidersiniz.’’Fırladık. Hava kararmak üzereydi, soluğu Beyoğlu'nda aldık. * * *Dalıp çıkmadığımız yer kalmadı. Galatasaray civarında Cahide Hanım'ın uğradığı bütün meyhaneleri tek tek dolaştık. Lefter'in yerinden, Burunsuz Aynur'un izbesine kadar...Onu 4-5 gündür gören, nereye gittiğini bilen yoktu. Saatlerce dolaştık ama Cahide Hanım'ın izine rastlayamadık. Atlas Sineması'nın arkasındaki sokaklarda kaldığı bütün evleri tek tek dolaştık. Yok, yok, yok... Çıldıracaktık. Çaresiz bitirimhanelere gittik. Yeraltı dünyasının insanları da bir duyum almamışlardı. Polise de herhangi bir ihbar gelmemişti. Sonunda sabaha karşı bir odasına sığındığı son evi bulduk. Ev sahibi yaşlı kadın, Cahide Hanım'ın bir işi için 4 gün önce Ankara'ya gittiğini söyledi. Bunu öğrenince bitkin bir halde yatmaya gittik. Bir, iki gün sonra Cahide Hanım Beyoğlu'nun izbelerine yeniden döndü.O gece, delikanlılığın hızıyla 5-6 saatte Cahide Hanım'ın hüzün dolu, perişan yaşamını en derin ayrıntısına kadar keşfetmiş olduk. Türkiye'de belki hiçbir kadına nasip olmayan doruklara çıkışını, oralardan uçurumların dibine yuvarlanışını o gece içim burkularak yaşadım. Sanırım Cahide Sonku, pek az insanın yaşadığı dramatik bir yaşam çelişkisini görmüş geçirmişti.Ancak o, yakınlarının dediği gibi doruktayken de, uçurumların dibindeyken de hep gururlu ve güzeldi.
Yazarın Tüm Yazıları