Paylaş
Ecevit, bir saat önce görüştüğü DYP Lideri'nin açıklamalarını ekrandan izlerken yanındaki Mesut Yılmaz'a tam dört kez dönüp şöyle diyor:
‘‘Sayın Yılmaz, biz Sayın Çiller'le hiç böyle bir şey konuşmadık.’’
Ecevit'in isyanından anlaşıldığına göre Çiller her zamanki yalan söyleme silahını kullanıyor ve halkı aldatıyor.
Çiller bu numarayı Demirel'e de, Yılmaz'a da defalarca yapmış, içerideki görüşmeleri işine geldiği gibi saptırıp halka öyle anlatmıştı.
Demirel ile Yılmaz, Çiller'in açıklamalarını yalanlamak zorunda kalmışlardı.
Ama nedense Ecevit, Çiller'in yalan söylediğini, olayları kendi istediği gibi saptırdığını halka açıklamadı.
DSP Lideri herhalde bunu, o sırada gözü başbakan olmaktan başka bir şey görmediği için yapmadı.
İş bozulur korkusuyla DYP Lideri'nin söylediği yalanları sineye çekti.
Ecevit'in başbakan olmak için daha birçok şeyi sineye çektiğine o günlerde birçoğumuz üzülerek tanık olduk.
Örneğin, DSP Lideri başbakanlık uğruna başarılı bir arkadaşının kellesini hiç düşünmeden Tansu Hanım'ın önüne koyuverdi.
Üç bağımsız bakanlıktan ikisine onun istediği isimleri atadı.
Bankalar yasasını onun görüşleri doğrultusunda rötuşladı.
Daha başka nelere boyun eğdi, onları da zaman içinde öğreniriz.
* * *
Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay'ın kellesini almak Tansu Hanım'ı dinci kesimde kahraman yaptı.
O kesimlerden DYP Lideri'ne övgüler yağıyor.
Üs olarak seçilen Bursa'da militanların öncülüğünde başörtüsü eylemi yapan bir grup, başlarında velileri olmak üzere Tansu Hanım'ı ziyarete geldiler.
Çiller, Bursalıları partisinin genel merkezinde kabul etti.
Öğrenci velilerinden biri Çiller'e bakın ne dedi:
‘‘Hükümetin kuruluşu sırasında Milli Eğitim Bakanı ile ilgili tutumunuzdan dolayı teşekkür ediyoruz.’’
Merak ediyorum, acaba Ecevit, Çiller'e yönelik bu övgüler için neler düşünüyor?
Arkadaşının kellesini verdiği için bir pişmanlık duyuyor mu?
Ecevit şunu iyi bilsin ki, toplum Hikmet Uluğbay'ın yerine Milli Eğitim Bakanlığı'na atadığı Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu'nu mercek altına aldı.
Milli eğitimde laik, demokratik cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda yürütülen, ama Tansu Hanım'ı çok rahatsız eden atamaların akıbeti merakla izleniyor.
Bostancıoğlu eğer eğitimde Uluğbay'ın başlattığı çağdaşlaşma harekátını engellerse bunun hesabını veremez.
Unutmasın, böyle bir günahı yüklenirse bunu yaşamı boyunca ödeyemez.
* * *
‘‘Atatürk'le benim aramda kimse gölge etmesin’’ diyen Çiller, arkasını dönüp oy alabilmek için gericilerle her türlü pazarlığa giriyor.
Tarikatların, müritlerini kendi partisine yönlendirmesi için her türlü ödünü veriyor.
O dünyayı yakından izleyen gazeteci arkadaşımız Ruşen Çakır, Milliyet'te tarikatların Çiller'den isteklerini şöyle sıralıyor:
‘‘İmam hatiplerin orta kısımlarını açın.
Tarikatların yönetimindeki Kuran kurslarını serbest bırakın.
Başörtüsü sorununu çözün.
Cemaatlerin denetlenmesini gevşetin.’’
Tarikatlar bunları neden istiyorlar anlayamadım. Çünkü Çiller, türbanlı dev posterlerini astırdığı miting meydanlarında tarikatların bu isteklerini yerine getireceğini defalarca açıkladı.
Ancak seçimden sonra bu sözlerinin arkasında durmayacağı konusunda şimdiden dinci kesimlere garanti verebilirim.
Malum, hanımefendi işine geldiği zaman Atatürkçü, işine geldiği zaman demokrat, işine geldiği zaman da dinci kesilir.
Kendileri bu konularda müthiş mahirdir.
Paylaş