Paylaş
Bugün Türkiye'de milyonlarca insan Tansu Çiller'in hâlâ nasıl partisinin başında kalabildiğine akıl erdirmeye çalışıyor.
Geleceğini ve kaderini Çiller Ailesi'ne bağlamış olanlar Tansu Hanım'ı diriltmek için adeta çırpınıyorlar.
Onun yaptıklarını unutturmak için oyun üstüne oyun sergiliyorlar.
Demek ki bu insanların Çiller Ailesi'ne ödenecek çok borçları var.
Şu anda Çiller de hakkındaki bütün iddiaları yok sayıp bu havaya iyiden iyiye girmiş görünüyor.
Çıkıp hiçbir şey olmamış gibi nutuklar atıyor, Çankaya'ya, Silahlı Kuvvetler'e, iş çevrelerine, medyaya meydan okuyor.
Yarın hakkındaki iddialar gündeme gelince de aynı efeliği yapabilecek mi dersiniz?
Çünkü bu sefer dosyaları rafa kaldırmak kolay olmayacak.
Mal varlığı, örtülü ödenek, ihale dosyaları nedeniyle Yüce Divan'dan nasıl kurtulacak?
Onu diriltmeye çalışanlar o zaman da genel başkanlarının eteğine sıkı sıkı yapışacaklar mı?
Ucuz kahramanlık yapmak kolaydır.
Çiller bağımsız yargının karşısına çıksın ve hakkındaki iddiaların hesabını bir bir versin bakalım.
O zaman bu ülkeye verdiği zararların faturasının ne kadar ağır olduğunu anlayacak.
* * *
Siz bugün orda burada sahneye konan, ama bütün çırpınışlara rağmen seyirci bulunamayan afra tafra gösterilerine bakmayın.
Bunların hepsi göz boyamaktan ileri gidemez.
Şimdi Tansu Hanım'ı ayakta tutmaya çalışanların karakter sicilini ortaya koyan bir olay anlatacağız.
İbretle okuyacağınız bu olayın kahramanlarının adı bizde saklı.
Bundan beş-altı ay kadar önce Çiller bir geziden dönüyor.
O ünlü, yani Hanımefendi'nin karşısında sürekli el pençe divan durup saygıda en ufak bir kusur etmeyen çevre, Esenboğa pistinde yan yana dizilmişler.
Hepsi en güzel elbiselerini giymişler, sinekkaydı tıraşlarını olmuşlar, parfümlerini sürünmüşler, huşu içinde Hanımefendi'yi bekliyorlar.
Özel uçak piste konuyor ve kuyruğa girenlerin önüne gelip duruyor.
Hanımefendi uçağın kapısından kendisini karşılayanları selamlıyor ve ağır ağır merdivenleri iniyor.
Sonra sıraya girenlerin ellerini tek tek sıkmaya başlıyor.
Kimine hatır soruyor, kimini sarılıp öpüyor, kimiyle de fazla ilgilenmiyor.
Adamına göre muamele yapıyor.
* * *
İşte olan o sırada oluyor.
Hanımefendi nedendir bilinmez, büyük saygıyla elini uzatan parti yöneticisinin suratına bile bakmıyor.
Bununla kalsa yine iyi. Tutuyor, omzundaki eşarbı adamın havada kalan eline asıp yürüyor.
Yılların politikacısı bu muhterem zat donup kalıyor ama çaresiz, bu hakareti sineye çekiyor.
Olay sona eriyor ancak o günden sonra bu saygın (!) zatın adı ‘‘Bay Vestiyer''e çıkıyor.
Ve o gün bugündür, ‘‘Bay Vestiyer'' ne zaman Meclis Genel Kurulu'na girse, arka sıralarda oturan bazı kendini bilmezler ‘‘Vestiyer M......'' diye bağırıyorlar.
Zavallı adam önce dönüp bakıyor, sonra ayılıp hemen önüne dönüyor ve başını eğip bir şey okuyormuş gibi yapıyor.
Bazen de vestiyeri unutup ‘‘Portmanto M......'' diye bağıranlar da oluyor.
Onları arkadaşları hemen uyarıp doğru bağırmalarını sağlıyorlar.
Biliyorum, çok merak ediyorsunuz, ‘‘Kim bu Vestiyer bey?'' diye.
İsmini yazsak ne fark eder?..
DYP'de vestiyerler o kadar çok ki...
Paylaş