DSP’nin omuzlarındaki tarihi sorumluluk

BARAJ altında kalacağı kesin olan bir parti niye işi bu kadar yokuşa sürer?

Hele ülkenin içinde bulunduğu durum iki merkez sol partisinin birleşmesini yaşamsal hale getiriyorsa...

DSP’liler şunu iyi bilsin.

Olay, DSP’nin CHP’ye puansal katkısından çok, seçmen üzerinde yapacağı moral bakımından önemlidir.

CHP ve Baykal üzerine düşenden fazlasını yapmıştır.

Ama DSP, parti içindeki muhalefeti bir türlü aşamamaktadır.

Genel Başkan Sezer ve parti yönetimi kuşkusuz iyi niyetli, ancak partiye hákim olmadıkları anlaşılıyor.

Sezer’in madem lider olarak böyle bir gücü yoktu o zaman niye "Her türlü işbirliğine varız" diye ortaya çıktı?

Neden insanlara umut verdi?

Bunu anlamak zor.

DSP’de işbirliğine karşı çıkanlar seçimde baraj altında kalacaklarını bilmiyorlar mı?

Kuşkusuz biliyorlar. O zaman ne yapmak istiyorlar?

"Rejim tehlikede" diye sokaklara dökülen milyonlarca insanın sesini duymayacak kadar kulaklarını nasıl tıkayabiliyorlar?

* * *

Siyaset ayakları yere basmayan insanlar tarafından yapılırsa daima hüsranla sonuçlanır.

Bir parti kaç oy alırsa alsın eğer ülke barajını geçemiyorsa siyasi temsil bakımından "sıfır"dır.

CHP böyle sıfır noktasındaki partiyi şemsiyesi altına alıp Meclis’e taşımaya talip oluyor.

Yani temsilen sıfır noktasındaki DSP’yi artıya taşımak istiyor.

DSP ise koltuk pazarlığına giriyor.

"CHP’nin sırtında barajı aşarım, grup kuracak kadar milletvekili kaparım sonra Meclis’te politika yaparım" tutumu sorumlulukla bağdaşmaz. Daha önce de söyledim: "Gün, böyle ufak hesaplar içinde olma, koltuk pazarlıkları yapma günü değil."

Eğer DSP halkın umutla beklediği bu işbirliğini engellerse ülke çıkarları açısından tarihi bir sorumluluk altına girer.

Fenerbahçeli olmak...

PAZAR günü Fenerbahçe sevgisinin inanılmazlığını bir kez daha gözlerimle gördüm.

Mitingin yorgunluğu maça gitmemi engellemedi.

İzmir Atatürk Stadı küçük bir grup Trabzonlunun iki yanındaki tribünlerin zorunlu olarak boş bırakılması dışında tamamen doluydu.

50 binden fazla Fenerbahçeli’nin yüzde 90’ı formalıydı.

Tüm tribünler sarı laciverde bezenmişti. Dünyada takımına bu kadar bağlı bir taraftar kitlesi olduğunu sanmıyorum.

Fenerbahçe sevgisi başka bir duygudur:

O tanımlanamaz.

Onu anlatmaya sözcükler yetmez.

Kuşkusuz 100. yılda kazanılan bu şampiyonluğun anlamı çok daha büyük...

Şimdi yapılması gereken, Fenerbahçe yönetiminin hemen kolları sıvayıp Avrupa’da başarı kazanacak önlemleri almasıdır.

Ölçülemeyecek kadar büyük özverilere daima seve seve katlanan Fenerbahçelilerin tek beklediği olay budur.

Fenerbahçe artık dünyada da hak ettiği başarıları kazanmalı, Türkiye’yi gururlandırmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları