GEÇTİĞİMİZ pazar, Türkiye’nin iki yüzünün net olarak göründüğü ilginç ve şaşırtıcı bir gece yaşadım.
Topkapı Sarayı bahçesindeki Aya İrini’de ünlü piyanist Fazıl Say’ın Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’yla verdiği konsere gittim.
Saat 19.00’da Sultanahmet’e geldiğimde alanda mahşeri bir kalabalık vardı.
Yarım saat kadar otomobili park edecek yer aradık.
Umudu kestiğimiz anda caminin arkasındaki otopark görevlisi bizi bir yere sıkıştırdı.
Oradan saraya gitmek için boydan boya Sultanahmet’i geçtik.
Meydandaki bütün parklar silme doluydu.
İnsanlar çoluk çocuk çimlerin üzerine oturmuş iftarı bekliyorlardı.
Ayasofya’nın önünde ise upuzun bedava yemek kuyruğu vardı.
Kadınlar yere serdikleri örtülerin üzerine iftar sofraları hazırlıyorlardı.
Aralarında mangal yakanlar bile vardı.
İnsanlar omuz omuzaydı. Çimlerin üzerinde bir santimetrekare boşluk yoktu.
Karşımızdaki tablo İstanbul gibi bir dünya kentine hiç yakışmıyordu.
* * *
Kadınların hemen tamamı tahmin edeceğiniz gibi türbanlıydı.
Buna karşın görüntülerin olumlu bir yanı da vardı.
Ramazan çadırlarındaki kadın erkek ayrımı, yani haremlik selamlık yoktu.
Kadın erkek bir arada oturup iftar açıyorlardı.
Son zamanlarda ortaya atılan mahalle baskısından filan eser yoktu.
Görüntü çağdaş değildi ama bu tabloda taassup, yani kaçgöç yoktu.
* * *
Aya İrini’ye geldiğimizde, işte orada ikinci Türkiye çıktı karşımıza.
Çok sesli evrensel müzik izleyicileri Aya İrini’yi tıklım tıklım doldurmuşlardı.
Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası önce Rus sanatçı Glinka’nın "Ruslan ve Ludmila" uvertürünü çaldı.
Orkestranın yaş ortalaması 14. Ama tam bir profesyonel ustalıkla çaldılar uvertürü.
Kalıbımı basarım ki 10 üniversitenin konservatuvarı ile müzik okullarından seçilen bu çocuklar arasında gelecek yıllarda çok büyük sanatçılar çıkacak.
* * *
Sonra sahneye Fazıl Say geldi. Beethoven’ın 3. Piyano Konçertosu’nu çaldı.
Konçerto bittiği anda yanımda oturan ünlü keman sanatçımız Ayla Erduran, "Bu çocuk tam bir fenomen.Çalmıyor, müziği yaşatıyor" dedi.
Değerli sanatçıya katılıyorum, Fazıl Say için ne söylense azdır.
O dünyanın en büyük piyanistlerinden biridir.
* * *
Konser Dvorak’ın 9. Senfonisi’yle son buldu.
Böyle bir orkestra kurduğu ve bunu yaşattığı için Doğuş Grubu’na ne kadar övgü yağdırsak azdır.
Bu orkestraya Şef Rengim Gökmen ile üç yardımcısının döktükleri alın teri karşısında Türk çok sesli müzik sanatı adına eğiliyorum.
Rengim Gökmen’in şu sözleri ne kadar anlamlı:
"Bu çocuklarla tüm çocuklarımıza çok önemli bir mesaj vermek istiyoruz. Unutmayalım ellerine entrüman alan çocuklar bir daha silaha el sürmezler.Kültürlü, barışsever, yeni dünya değerlerine saygılı birer çağdaş insan olarak yetişirler."
İşte Türkiye’nin kurtuluş anahtarı bu sözlerde gizli.
Dışarıdaki çocuklar da bu salonlara sokulabilirse işte o zaman çağdaş Türkiye yaratılmış olacak.