VARLIK Dergisi ekim sayısında yazarlara şu soruyu yöneltti:
"AKP’nin oyunu artırmasının, Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin cumhuriyetle ve onun değerleriyle ters düşen, hatta sonunu getiren bir gelişme olduğunu ileri sürenler gibi; cumhuriyetin ancak bu şekilde asker-sivil bürokrasisinin vesayetinden kurtulup sivilleşebileceğine, daha çağdaş bir evreye geçilebileceğine inananlar da var.Siz ne düşünüyorsunuz?"
* * *
Adalet Ağaoğlu:
"AKP’ye verilen oyların eskisinden daha fazla olması ’Laiklik elden gidiyor’ korkusundaki kampta neredeyse bir şok etkisi yaratmıştır. Ben böyle bir şok yaşayanlardan değilim. Tam karşıtı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 84 yıllık hayatında içinde yaşama hasretini çektiğim demokrasiye geçişin ilk adımını görebilme tadını tatmış oldum. Bence 22 Temmuz seçimleri sonucu Gül yolu yordamıyla cumhurbaşkanı seçilince, hak yerini bulmuştur.
Bu cumhuriyetin değerleriyle ters düşen bir durum değil, tam karşıtı, ’Cumhuriyet’in ancak bu şekilde asker-sivil vesayetinden kurtularak sivilleşebileceği, daha çağdaş bir evreye girmiş olacağı’ anlamına gelmekte diye düşünüyorum."
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün evreleriyle ortada ki, milletinin hizmetinde bir devlet olacağı yerde, milletini sopayla, dipçikle hizmetine koşan bir devlet olmuştur. Üstelik bürokrasisinin apoletli bölümü ’Memleketi koruyup savunma’yı milleti evlatlık yerine koymakla bir saymıştır. Bürokrasi halkı küçümsemiş, ona güvenmemiştir. İttihat ve Terakki ruhu, 1923 doğumlu Cumhuriyetimiz bürokrasinin ruhu, bedeni, her şeyi olup çıkmıştır. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı buna karşı bir tepki, bu küçümseyiş illetinden kurtulmanın yeni bir cevabı neden olmasın?"
"AKP iktidarı ve demokratik yollardan seçilmiş cumhurbaşkanımız, işte bu yeni durum çoğumuza bunları tartıp biçmek, konuşabilmek imkánı verdiği için bile iyidir, iyi."
Pınar Kür:
"Ülkemizdeki son siyasi gelişmelerin bir ’İkinci Cumhuriyet’ tanımına değil, düpedüz ’İkinci Saltanat Dönemi’ tanımına uyduğunu ve memleketin tüm kalelerinin zapt edildiğinin resmini çizdiğini korkuyu aşan derin bir dehşetle gözlemlemekteyim.Tamamıyla yanlış bir demokrasi anlayışının şakşakçılığını yapan birtakım medya ileri gelenleri (ki bunlar bir vakitler solcu geçinirlerdi) ağızlarının içinde ’Ya Allah bismillah’ diyerek avazları çıktığı kadar ’Padişahım Çok Yaşa’ naraları atmaya başladılar bile.
Ve bu takım öyle bir curcuna koparıyor ki, gerçek özgürlüklerden söz etmeye kalkışanların sesleri karambole geliyor, yanıtsız kalıyor."
"Cami-minare düzenine utanmadan ’Demokrasi’ adını verenler kendi çocuklarını ne kadar karanlık bir geleceğe mahkûm ettiklerinin farkında değiller mi?On dört yaşında okuldan alınıp, başı bağlanıp evlendirilen birine ’First Lady’ olarak ’Temanna’ edenler, cumhuriyetin kızları olan annelerinin yüzüne bakabiliyorlar mı?"
* * *
Yazar Adalet Ağaoğlu ile Pınar Kür’ün yanıtları böyle.
Her iki kadın yazarımız da cumhuriyetin, Atatürk’ün başlattığı aydınlatma devriminin ürünü.
Ancak bu iki cumhuriyet kadını yazarın görüşlerinin taban tabana zıt olması düşündürücü.