ÜÇ padişah görmüş, Atatürk, Celal Bayar, Adnan Menderes, Demirel, İsmet Paşa ve Evren’le çalışmış...
Valilik, emniyet müdürlüğü dahil 30 yıl devlet hizmetinde bulunmuş, 1965-1980 arasında 10 yıl Dışişleri Bakanlığı yapmış olan İhsan Sabri Çağlayangil’in anıları yayınlandı.
Çağlayangil çok renkli bir insandı. Çok çapkın olarak tanınırdı. Bu renkli insanın anıları da renkli.
Birkaçını Gazeteci Tanju Cılızoğlu’nun hazırladığı, Bilgi Yayınevi tarafından çıkarılan kitaptan aktaralım.
İhsan Sabri 50’li yıllarda Antalya valisidir. Başbakan da Adnan Menderes.
Başbakan, Antalya’ya gelir ve ilk gün heyetleri kabul eder. Akşam Çağlayangil, Başbakan onuruna bir yemek verir.
Yemekte Menderes, heyetlerin şikáyetçi olduğunu söyler.
- Sen Lara’ya plaj yaptırmışsın.Orada kadınları seyrediyormuşsun.
- Bunlar çapkın vali görmemişler.
- Çapkın vali nasıl olurmuş?
Çağlayangil şu fıkrayı anlatmış:
"Eski dönemlerde Halep’te çok çapkın bir vali varmış.Evleri sıraya koymuş.Her evde on yediden yetmişe iş bitiriyormuş.Halk önce Dahiliye Nazırı’na şikáyet etmiş.Yanıt yok.Sonra mazbata yapıp Sadrazam’a başvurmuşlar, yine yanıt yok.Bir gün Padişah Abdülhamid bir telgraf almış, ’Hünkárım bizim eve iki kaldı’. Padişah bir şey anlamamış.Mazbatayı buldurunca durum anlaşılmış.Vali, yangın gibi geliyor."
Menderes uzun uzun gülmüş. Çağlayangil sormuş:
- Siz o heyetlere ne cevap verdiniz?
- Biz validen memnunuz, siz kadınlarınıza mukayyet olunuz, dedim.
* * *
İhsan Sabri, BM toplantısına katılmak için New York’a bir gidişinde ünlü aktris Elizabeth Taylor’la tanışmasını şöyle anlatır:
"İran’ın Washington Büyükelçisi bir gece yemek verdi. Ünlü sanatçıları da çağırmıştı. Yemekte sağıma Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı’nın eşi, soluma da Elizabeth Taylor oturmuştu.
Amerikan silah ambargosunun uygulandığı yıllar. Bütün ilgimi komisyon başkanının eşi üzerinde topladım. Bir ara Elizabeth Taylor, ’Hiç böyle şey görmedim.Varlığım inkár ediliyor.Bütün dikkatinizi sağınızda topladınız’ dedi.
Yaptığım hatayı anlamıştım. Tamir etmem lazımdı:
’Ben sizin tarafınıza bakamam.Çünkü gözleriniz o kadar anlamlı ki... Baktıkça insanın başı dönüyor.Düşecek gibi oluyor.’
Bir kahkaha attı:
’Çevir kazı yanmasın, gibi olsa da konuşma hoşuma gitti.Sizi bir dansla ödüllendireceğim.’
Dansa kalktık."
* * *
Bir anı daha:
"Antalya valisiyim.Kapı çalındı, bir güzel hanım içeri girdi:
- Ben BM’de FAO’ya bağlı çalışıyorum. Beslenme konusunda köylerde incelemeler yapacağım.
- Sizi ben götürürüm.
Kalktık gittik.Birkaç köyü gezdik.İncelemeler yaptı.Sonra birlikte yemek yedik.Antalya’ya dönerken bana, ’Ben size çok acıdım vali bey’ dedi.
- Neden acıdınız?
- Çünkü burası o kadar güzel bir doğa parçası ki, burada şiir yazılır, eğlenilir, aşk yapılır. Burada görev yapılmaz.
Kendilerine şu cevabı verdim:
- Söylediklerinizi yapmaya valilik mani değil ki..."