AKP’lilere sorarsanız yüzde 40’tan başlayıp yüzde 50’lere kadar çıkıyorlar.
CHP’liler "Mümkün değil... Yüzde 30’u aşamazlar. Biz birinci parti olabiliriz" diyorlar.
MHP’liler, DP’liler, AKP’ye yüzde 30 bile vermiyor.
Hele Erbakan, TV’lerde yaptığı konuşmalarda, gazetelere verdiği demeçlerde, "Milli Görüş’e ihanet eden bu gafiller"in hezimete uğrayacaklarını iddia ediyor.
"AKP’ye oy vermek, cehenneme bilet almak gibidir.Halkımızı uyarıyorum, harakiri yapmasınlar" diyor.
Şimdi bu kadar değişik iddialar karşısında gelin çıkın işin içinden.
Bu arada AKP yüzde 40’ın üzerine çıkabilmek için bütün devlet olanaklarını kullanıyor. Kömür, erzak, hediye dağıtıyor.
Hatta bazı iddialara göre, Kuran’a el bastırıp altın veriyor, nakit para yardımında bulunuyor.
Bunlar hem yasalara aykırı, hem de siyasi ahlaka...
Ama burası Türkiye, burada herkes istediğini yapar.
Sizin, benim ödediğimiz vergilerden harcanan paralarla resmen AKP’ye oy satın alınıyor.
Bunun hesabını sormak ise kimsenin aklına gelmiyor.
* * *
Başbakan’ın yaptıklarına bakın.
Seçim kampanyasını bile devletin sırtına yükledi.
Mitinglerini TOKİ’ye düzenletiyor, devletin uçağını, helikopterini kullanıp halktan partisine oy topluyor.
Sonra da kasım kasım, "Hiçbir parti bizim yarımız kadar bile miting yapamaz" diye kürsülerden bağırıyor.
Yapamazlar tabii... Hiçbir partinin AKP gibi bitmeyecek, tükenmeyecek parayla dolu havuzu yok ki...
Devletin uçakları, helikopterleri, otobüsleri onların emrinde değil ki...
Devletin valileri, emniyet müdürleri ve bilumum bürokrasisi onlara hizmet etmiyor ki...
Devlet olanaklarını onların ayaklarının altına sermiyor ki...
Peki nasıl demokrasi bu böyle?
Malum çevreler tarafından en demokrat parti ilan edilen AKP’ye bakın, devlet olanaklarını nasıl fütursuzca kullanıyor.
Sanki ülke babalarının çiftliği.
AKP’ye giren sosyal demokratlar ve enteller, vicdanlara sığmayan bu antidemokrat tutumu görmezden geliyorlar.
Ya demokrasi komiserliği yapan Avrupa Birliği ile Amerika?
Türkiye’de bugüne kadar görülmemiş bir komedi oynanıyor.
NOT YORUM
Barış’a nasıl içim yandı, nasıl...
BARIŞ, gençliğini yaşayamadan kanatlanıp uçuverdi, barışı bir türlü yakalayamayan dünyadan.
Ölümle sürdürdüğü zorlu savaşta ne yakışıklılığı, ne yeteneği, ne de tertemiz ruhu ona yardımcı olabildi.
Kaç gündür umutla bekliyordum.
Aslında umutsuzdum ama yine de umutla bekliyordum.
Ne yazık ki umut bir türlü yeşermedi.
Trafik terörü onu da aldı götürdü.
Yollarımızın standardını yükseltemediğimiz, uluslararası kuralları oturtamadığımız sürece daha çok acılar çekeriz.