Bitmez tükenmez bir aymazlık

BAŞBAKAN kürsülerden ekonominin kendi mahir ellerinde nasıl mükemmel bir noktaya geldiğini bağıra bağıra anlatıyor.

Herkes de sesini soluğunu kesmiş Başbakan’ı dinliyor.

Erdoğan doğruları mı anlatıyor?

Bakalım.

Uluslararası kuruluşların açıklamalarına göre, Türk halkı dünyanın en pahalı benzin ve mazotunu kullanıyor.

Bunun nedeni akaryakıttan alınan vergiler. Bu sayede bütçe açığının önemli bir bölümü kapatılıyor.

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek uyarıyor:

"Doğrudan sermaye girişi 12-13 milyar dolara düşebilir. (Bu düşüş daha fazla da olabilir.) Büyüme de düşecek." (3.9’a geriledi bile.)

Merkez Bankası’nın değerlendirmesi:

"Cari işlemler açığı (döviz geliri ile gideri arasındaki fark) nedeniyle oluşan dış finansman ihtiyacı mart ayı itibarıyla 40.4 milyara ulaştı. (Borçlanma artacak.)

Küresel finansman dalgalanmasının etkileri artık belirginleşmeye başladı. Yapısal reformlar hızlandırılmalı, etkin risk yönetimine geçilmeli. Enflasyon hedefine ulaşma gecikecek."

* * *


TÜSİAD uyarıyor:

"Bugün itibarıyla reform sürecinde geriye gidiş, ekonomi politikalarında ise popülist uygulamalar dönemine geri dönüş işaretleri görüyoruz.

Bu tarz popülist uygulamalar hep kaşıkla verilenin daha sonra kepçeyle alınmasıyla sonuçlanmıştır.


Dileyelim ki bu kez tarih tekerrür etmesin."

TÜSİAD, Başbakan’ın hemen her konuşmasında "Popülist politikalara kesinlikle sapmıyoruz" iddiasına karşı 7 örnek sıralıyor:

" Belediyelere bütçeden aktarılacak pay 4 milyar YTL artırılıyor. (Önümüzdeki yıl yerel seçimler var.)

Özelleştirme gelirleri borç azaltmak yerine kamu yatırımlarında kullanılacak.

İşsizlik sigortası fonu, amacı dışında kamu yatırımları için kullanılıyor.

SSK ve Bağ-Kur prim borçlarına af geliyor.
(Bu demektir ki primlerini ödeyenler enayi duruma getiriliyor.)

Banka borçları ve tarımsal krediler için sicil affı geliyor.

Kamu ihale kanunu değiştiriliyor.

Faiz dışı fazla düşürülüyor."

* * *

Daha bitmedi; AKP iktidara gelince, özelleştirme ile satılacak ne varsa "baba baba sattı".

Buna özel sektör de katıldı.

Bankalar, sigorta şirketleri, tıkır tıkır işleyen fabrikalar, telli telsiz telefonlar hep satıldı.

Sonunda yabancıların rağbet edeceği satılık mal da kalmadı.

Bu paralar yatırıma yöneltilmedi, orda burda çarçur edildi.

Cari açıktan kaynaklanan döviz açığı borç alınarak kapatıldı.

Buna karşılık ne elde ettik?

Borçlarımız ikiye katlandı, tarım çöktü, çiftçi perişan duruma geldi, enflasyon yükseldi, dış açık büyüdü, büyüme hızı düştü.

Durum vaziyet böyle olmasına, Türkiye kötü yönetilmesine rağmen Erdoğan hükümetine yükselmesi gereken tepki toplumun hemen hiçbir katmanında görülmüyor.

İş aleminin bir bölümü sinip köşesine çekilmiş, bir bölümü iktidarın kanatları altına girip şakşakçı olmuş.

Malum gazeteciler, aydınlar ya aymazlıkları, ya da çıkarları nedeniyle iktidarı kollar hale gelmiş.

Ve işte bu nedenlerle Türk toplumu, demokratik haklarını kullanarak hálá başarısız, rejimle savaşan AKP iktidarını ve liderini değiştirecek tepkiyi bir türlü ortaya koyamıyor.
Yazarın Tüm Yazıları