ATATÜRK’ün tezi, Türkiye’de ortak bir tarihi bilinçlenmeyle kenetlenmiş, birbirine bağlı üniter Batılı bir millet yaratmaktı...
İdeoloji buydu, tarih tezi de bunun için ortaya atıldı.
Şimdi tam tersi bir politika var; Huntington da bunu belirtiyor, ‘Artık milliyetçilik ve milli devlet zayıflamıştır’ diyor.
Bizde birçokları bu görüşü benimsemekte...
Türkiye’yi bölünmez bir devlet olarak devam ettirmek milli politikamız; buna karşı azınlık da olsa yerel idareyi güçlendirmek, hatta Türkiye’nin federatif bir devlet olmasını isteyenler var.
Öte yandan milli devlet, Türkiye, Türk vatandaşlığı kavramlarını inkár mı edeceğiz, inkár ettiğimiz anda Türkiye Sevres’deki bölünmüşlüğe gider.
Türk Silahlı Kuvvetleri, ‘Biz bu memleketin bütünlüğünü korumakla mükellefiz ve buna karşıyız’ diyor.
Yani milliyetçi, Atatürkçü görüşü benimsiyor.
Öbür taraftan aykırı olarak, mesela Ermeni tezini desteklemek için Amerika’ya gidenler çıkıyor aramızdan.
* * *
Kürtlere Arap harflerini vermeye çalışanlar var; bir de Türk vatandaşı olup, Türk görünüp de aslında kendini milliyetçi Kürt hisseden ayrılıkçı bir kitle var.
Bu kişiler, ‘Türk milliyetçiliği bana zorla dilimi unutturmak istiyor, Güneydoğu’da mekteplerde Kürtçe okutmuyor, tarihi kimliğimi, benliğimi kaybetmek istemiyorum’ diyorlar. Bu büyük bir nüfusun görüşü.
Bir de gizli ayrılıkçılar var aramızda; her yerde, her tarafta.
Bunlar da ‘Milliyetçilik devri geçmiştir, insan hakları adına etnik grupların kendi kimliklerini tanımak lazım’ diyorlar.
26 azınlık saydılar, çorap söküğü gibi gidecek o zaman.
Öte yandan ‘Avrupa Birliği ve Amerika, Türkiye’yi Yunanistan’ın teşvikiyle, Sevres Antlaşması’ndaki gibi parçalamak istiyor’ diye Ecevit uyarıda bulunmadı mı?
Tabii bu yıkıcı akıma karşı dimdik bir Türk milleti var ve bunun arkasında da Türk Silahlı Kuvvetleri bulunuyor.
Bu durumda nasıl bir orta yol bulunabilir, bilmiyorum.
Ulus devlet bitmedi, bitti derseniz o zaman Türkiye devletini inkár ediyorsunuz, Sevres’i, Türkiye’nin parçalanmasını kabul ediyorsunuz demektir.
* * *
Yukarıdaki fotoğraf ve saptamalar, Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapında saygınlığı olan ünlü tarih profesörü Halil İnalcık’a ait.
Yılların birikiminin imbiğinden süzülen bu ilginç, ilginç olduğu kadar da çarpıcı saptamaların önümüze koyduğu Türkiye fotoğrafı, ne yazık ki hiç de iç açıcı değil.
Bilgenin bu gerçekçi saptamaları üzerinde herkesin oturup düşünce üretmesi, stratejiler geliştirmesi gerekiyor.
Halil İnalcık bugün 89 yaşında.
Ama buna karşın hálá çalışıyor, öğrenciler yetiştiriyor, araştırıyor ve yazıyor.
Çok sayıda kitabı, araştırması ve çevirisi olan, kendisine ödüller, nişanlar ve payeler verilen ünlü tarihçi, dünyada Türkiye’den daha fazla tanınıyor.
Emine Çaykara tarafından hazırlanan ve İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan ‘Tarihçilerin Kutbu-Halil İnalcık Kitabı’, ömrünü bilime ve tarihe adamış bir bilgenin yaşamı ve eşsiz saptamaları.