Kadrolaşmalarına yasal engeller çıkardığı için Danıştay’a kızıyor.
Şöyle diyor:
"Pat hemen bir karar çıkıyor Danıştay’dan. Çıkan bu kararla ’Siz bu adımı atamazsınız’ diyor."
İyi de, siz iktidar olarak imam ağırlıklı bir kadrolaşmayı yeterliliğe, uzmanlığa tercih ederseniz Danıştay ne yapsın?
Bugüne kadar iktidar nereye doğru bir atama yaptı da Danıştay bunu iptal etti?
Başbakan suçlamak yerine, biraz özeleştiri yapsa atamalardaki yanlışlıkları rahatlıkla görür.
Başbakan konuşmasında Çankaya’yı da hedef aldı.
Hem de örnekler vererek doğrudan Sezer’i suçladı:
"Bir genel müdür atayacaksınız, evine birisi gidiyor. Onu kapıcısından soruyor. Bunun eşi nasıl giyinir, kimlerle görüşürler, kimler gelir gider? Allah aşkına böyle bir devlet yönetimi olur mu? Böyle bir devlet yönetimi anlayışı olur mu?"
Bu suçlamanın mantıksal bir yanı ne yazık ki yok.
Bir cumhurbaşkanı bunlarla uğraşır mı?
Sezer, devletin bütün istihbarat kurumlarından istediği bilgiyi anında alır.
Çankaya’nın bir kapıcıdan alacağı bilgilerle bir atama hakkında karar verdiğini iddia etmenin gerçekle bir ilgisi olamaz.
Bu sözler ciddiyetle bağdaşmaz.
Bu iktidar, laik düzeni İslamlaştırmak amacıyla Cumhuriyet tarihinin en pervasız kadrolaşmasını yapıyor.
Laik, demokratik cumhuriyet de kendisini koruyor.
NOT YORUM
Son yanıt
HINCAL Uluç’un bana verdiği yanıt, terbiye ve beyefendilik konusunda benim ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gösterdi.
Hıncal Uluç, Basın Konseyi’ne hakaret edeceğine, gerekçeli kararı köşesinde yayınlasın.
Meşrep konusuna gelince... Babıáli benim de, kendisinin de meşrebini çok iyi bilir.