BAŞBAKAN’a ve bakanlara üzerlerinde isimleri yazan özel silahlar hediye ettiği için Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ü kutluyorum!
Bu hediyeleri kabul eden Başbakan ve bakanları da kutluyorum!
Gerçekten bu hareketleriyle milletimize çok güzel örnek oldular!
Ateşli silahların bilinçsizce kullanılması ile yılda 3 bin kişinin öldüğünü akıllarına getirmeden...
Hiç kuşkunuz olmasın Başbakanımızın ve bakanlarımızın da silah sahibi olmaları, silah satışlarını patlatır.
Artık düğünlerde, eğlencelerde tarrakadan geçilmez.
Evinin balkonunda oturan ya da sokakta her şeyden habersiz yürüyen insanlar bu serseri kurşunları yiyip yaşamlarını yitirirler.
En ufak öfkede insanlarımız erkekliklerini kanıtlamak için hemen silahlarına sarılıp karşısındakileri kadın erkek demeden delik deşik ederler.
Bu kadar devlet umuru görmüş, önemli görevlerde bulunmuş bir bakan nasıl olur da insanları silahlanmaya teşvik eder.
Bu nedenle Vecdi Gönül’e ve bakanlarımıza helal olsun.
Şimdi o silahlarıyla katıldıkları gecelerde bol bol havaya ateş etsinler, vatandaşlarımıza bir güzel yol göstersinler.
* * *
Avrupa’nın birçok ülkesinde polis bile silahsızlandırılıyor.
İnsanlar silahsızlanma kampanyalarıyla çok ciddi toplumsal eğitimden geçiriliyor.
Anne-babalar çocuklarına oyuncak silah almamaya özen gösteriyorlar.
Şiddet içeren filmler, TV yayınları kısıtlanıyor.
Siz Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde bir bakanın başbakana ve bakanlara silah hediye ettiğini duydunuz mu?
Böyle bir şey olsa o ülkede kamuoyunun ve medyanın nasıl bir tepki göstereceğini düşünebiliyor musunuz?
Bireysel silahlanmanın toplumumuzda yaşanmaması gereken felaketlere neden olduğunu sık sık gazetelerden okuyoruz.
Gepegenç insanların birbirlerine kurşun yağdırdığına, birbirlerinin yaşamına son verdiğine tanık oluyoruz.
Ya gözleri yaşlı acılı annelerin gazetelerdeki yürek parçalayan fotoğrafları...
Başta Başbakan olmak üzere tüm bakanların o silahları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ya da Emniyet’e hibe etmelerini umutla bekliyoruz.
Kısıtlamalar neden seçimden sonra başladı
MELİH Gökçek dün aradı ve Ankara’nın susuz kalmasında kendisinin en ufak bir kusuru olmadığını söyledi.
"Ben gerekli önlemleri almak istedim ama bana yetki verilmedi" dedi.
Ankara’nın bugün geldiği noktanın sorumlusu olarak Devlet Su İşleri’ni gösterdi.
Gökçek haklı mıdır, haksız mıdır onu bilemem.
Ama bir kentin musluklarından su yerine sesler geliyorsa halk o kentin belediye başkanını tek sorumlu olarak görür.
Sonra su yatırımları ile ilgili kaynağı iktidara geldikten sonra yarı yarıya azaltan ülkenin başbakanını...
Söz konusu olan il Türkiye’nin başkenti.
Şaka değil, burada tam 4.5 milyon insan yaşıyor.
Sorulması gereken en can alıcı soru da şu:
"Hadi nutkunuz tutuldu önlem almakta geciktiniz, DSİ’nin önerdiği projeleri önemsemediniz, peki neden kısıntıyı hemen başlatacağınıza bunu seçime kadar sakladınız?"
Sanırım buna ne Başbakan, ne de Gökçek yanıt verebilir.