ZOR bir maç olacağı belli, hava gergin. Futbolcular birbirlerine diş biliyorlar.Herkes büyük bir olay çıkacağını görüyor, onun için de endişeli.
Üstelik hakem de yok ortada.
Tribüne çıkmış, maçı bir seyirci gibi oradan izliyor.
Derken futbolcular tekme tokat birbirine giriyor.
Biraz sonra yedek kulübesindekiler de sahaya girip arkadaşlarının yanında kavgaya katılıyorlar.
Sahada olması gereken hakem çevresindekilere sahada kavgayı çıkaranları şikáyet ediyor.
Kavgayı önlemesi gereken ama sağa sola koşuşturmaktan başka bir şey yapmayan polisi de suçluyor.
Tribündekiler "Yahu şikáyet edeceğine sahaya in, görevinin başına geç de kavgayı önle.Önleyemiyorsan maçı iptal et" diyorlar.
Kızıyor, "Bu kavgalar sizin zamanınızda da oldu.O zaman neden durdurmadınız da şimdi ahkam kesiyorsunuz" diyor.
Kavga giderek büyüyor. Kafalar, gözler yarılıyor.
Tribündeki seyirciler de atlıyorlar sahaya, onlar da katılıyor kavgaya.
İş çığırından çıkıyor, kavga kontrol altına alınamayacak boyutlara ulaşıyor.
İpin ucu iyice kaçıyor.
* * *
Hükümetin durumu yukarıdaki tabloyu andırıyor.
Başbakan hakem gibi sorumlu olduğu bütün olayları seyirci gibi izliyor ve durmadan şikáyet ediyor.
Hrant Dink cinayetinin soruşturmasında devletin emniyet güçleri arasındaki çekişmeye müdahale edeceğine "Kendi kutsal değerlerini öne çıkarıp, hukukun üstünlüğünü hiçe sayarak çeteleşenler"den şikáyetçi oluyor.
Ama polisteki tarikat yapılanmalarını dağıtmıyor.
Polisi, devletin polisi yapmak için parmağını kıpırdatmıyor.
Sonra da "derin devlet"ten yakınıyor.
"Yakınacağına kaldır" diyen muhalefete tıpkı tribündeki hakem gibi "Sen görevdeyken niye kaldırmadın?" diye hesap soruyor.
"Yandık, bittik" diyen çiftçiye "Artistlik yapma" diye kızıyor.
"Battık, mahvolduk" diye ağlayan esnafa, "Sen işini bilmiyorsan ben ne yapayım" diye çıkışıyor.
Yeşil sermaye tarafından milyarlarca dolar dolandırıldığı için feryat eden insanlara "Bana mı sorup verdin, vermeseydin" diyor.
Bir zamanlar Ankara’ya gelip saygı ve bağlılık sunan, şimdi ise Amerika’ya sırtlarını dayayıp kafa tutan, tehditler savuran Kürt liderlere gereken yanıtı vereceğine sitem etmekle yetiniyor.
* * *
Başbakan’ın olaylar karşısındaki bu tutumu bilinçli.
Kenara çekilip üçüncü kişi rolünü oynuyor.
Olaylara ülkenin sorumlusu olarak yaklaşıp yıpranmamaya çalışıyor.
Çünkü efendim Başbakan şu anda resmen "seçim kampanyası" yürütüyor.
Üstelik hem cumhurbaşkanlığı, hem de genel seçim için çifte kampanya götürüyor.
Dün İzmir’deki yol açılışı törenini TRT 2 naklen verdi.
Başbakan törende yaptığı konuşmada 4 yıllık iktidarının bir tür hesabını verdi.
Rakamları allayıp pullayarak ne kadar başarılı olduklarını dakikalarca anlattı halkımıza.