Paylaş
Paparazzi'ler ünlü İtalyan yönetmen Federico Fellini'nin 1960'ta çevirdiği ‘‘Tatlı Hayat‘‘ filmine kadar, kendi hallerinde yaşayan gazetecilerdi.
O yıla kadar adları paparazzi de değildi. Bu isim onlara o filmden sonra takıldı.
Çünkü Fellini ‘‘Tatlı Hayat''ta, Roma'daki varlıklı ve ünlü insanların sınır tanımayan tutkularını seks dolu çılgın bir yaşamla nasıl tatmin etmeye çalıştıklarını sergiliyordu.
Bunların dünyasını yansıtabilmek için bu âleme dalan bir gazeteci ile (bu rolü efsane aktör Marcello Mastrioanni oynuyordu), adını Henrico Paparazzo koyduğu fotoğrafçıya bu çılgınlığı izletiyordu.
Film dünyada öylesine bir yankı uyandırdı ki, fotoğrafçı Paparazzo'nun (sözcük anlamı baba roket) adı bu tür gazetecilere çoğul hale getirilerek ‘‘Paparazzi-baba roketler'' olarak takıldı.
O yılların Paparazzi'leri altlarındaki külüstür motosiklet veya otomobillerle peşlerinde koştukları ünlülerin fotoğraflarını çekiyor, gazete ve mecmualara satıyorlardı.
Ciddi gazete ve mecmualar bunlara pek yüz vermiyor, daha çok magazin basını alıcı oluyordu.
Yani Paparazzi'lik o zaman pek para getiren bir gazetecilik türü değildi.
Ama ‘‘Dolçe Vita'' filmi onların yazgılarının değişmesine neden oldu.
* * *
Özellikle son yıllarda Paparazzi'lik tam bir sanayi haline dönüştü.
Artık eskinin o süklüm püklüm tipleri gitmiş, yerlerine her türlü aletle donanmış, cepleri para dolu gazeteciler gelmişti.
Paparazzi'ler bizim gazetecilik dünyamızın da dışına çıkarak apayrı bir meslek yaratmışlardı.
Ellerindeki makine ve kameralarla izledikleri ünlülerin fotoğraflarını yüzlerce, hatta binlerce metre uzaktan çekebiliyorlardı.
Bunların çalışma yöntemleri de artık gazetecilik ilke ve kurallarına uymuyordu.
İzlemek istedikleri ünlülerle ilgili tiyoları alabilmek için o insanların en yakınlarını para ile satın alıyorlardı.
Koruma polisleri, sekreterler, hizmetkârlar, yöneticisinden kapıcısına kadar lüks otellerin tüm personeli Paparazzi'lere para karşılığında haber veriyorlardı.
Bu tüyoların uçurulmasının onayı bazen bizzat izlenmek istenen ünlü kişi tarafından veriliyordu.
Yani kendisine karşı ilginin biraz azaldığını hisseden ünlü kişi, medyada görünmek için Paparazzi'leri devreye sokuyordu.
* * *
Bunun çok küçük boyutlu da olsa örneklerini Türkiye'de de yaşadık.
Daha ünlü olabilmek için aşk ilişkisine giren bir sürü insan, gizli buluşmalarını muhabir arkadaşlarımıza kendileri bildiriyordu.
Ama aynı kişiler, buluşma yerine gelen ve fotoğraf çeken gazetecilerden sanki hiç haberleri yokmuş gibi şikâyetçi oluyorlardı.
Hatta bazıları ‘‘Benden duymamış ol'' diyerek kendisiyle ilgili çok gizli bir haberi veriyor ama ertesi gün de yalanlıyordu.
Bütün bunlar bizim mesleğin bitmez tükenmez cilveleridir.
Ama şunu da açık yüreklilikle belirtmekte yarar var.
Bugün Avrupa'da büyük paralar kazanmak için ünlüleri kovalayan Paparazzi'lerin tümünün değil ama çoğunun artık gazetecilikle ilgisi filan kalmamıştır.
O ayrı bir meslektir artık ve sadece büyük paralar kazanılmak için yapılmaktadır.
Paparazzi'leri yaşatan da okurun bu tip haberlere olan düşkünlüğüdür. Bu malzemelerle yapılan gazete ve mecmualar büyük tirajlara ulaşmaktadır.
Kuşkusuz bütün bu gerçekler, 36 yaşında dünyaya utangaç utangaç gülerek bakan bir kadını geri getiremez.
Çünkü ölüm tüm var olanları yok ediyor.
Güzelliği, çirkinliği, doğruyu, yalanı, mutluluğu, mutsuzluğu, her şeyi ama her şeyi silip süpürüyor.
Geride kalanları tarifsiz hüzünlere boğarak...
Paylaş