LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
KARŞIMDAKİ işadamı çok endişeliydi.
Ciddi bir korku içindeydi "Ben, karım, çocuklarım hatta torunlarım önemli değil. Türkiye gidiyor" dedi.
Belli ki son gelişmeler insanları iyice tedirgin etmiş.
İşadamı artık AKP iktidarının demokrasiyi kullanarak Türkiye’yi Ortadoğu karanlığına sürüklediğine inanıyordu.
Artık diyorum, çünkü beş yıldan beri bir araya her gelişimizde yaptığım uyarılara fazla kulak asmamıştı.
"Canım abartıyorsun. Türkiye’yi kimse bir Ortadoğu ülkesi yapamaz. Rejim oturmuştur" demişti.
Hiç anlaşamazdık.
Zaman zaman da sert tartışmalarla biterdi konuşmamız.
Şimdi söyledikleri aynen şöyle:
"Ben sana kızardım. Hatta önyargılı olduğuna inanırdım. Ama şimdi ben de senin gibi düşünüyorum. Gidişi hiç iyi görmüyorum."
* * *
Bütün sıkıntısı duygularını, düşüncelerini bir işadamı olarak açıklayamamaktı.
Kendisini bir cendere içinde hissediyor, susmayı içine sindiremiyordu.
Onu kahreden ruh durumunu şöyle açıklıyordu:
"Konuşmaya, görüşlerimi açıklamaya korkuyorum. Üç müfettiş gelir, bir kulp takarlar ve beni götürürler."
Bunu söylerken ellerini birbirinin üzerine koyup bilekleri kelepçelenmiş gibi yapıyordu.
AKP’nin Türkiye’yi ne hale getirdiğini görüyor musunuz?
Bugün korku içinde olanlar yasadışı tek işi olmayan, vergisini kuruşuna kadar ödeyen, yalan, dolan, talandan uzak duran, namuslu, onurlu insanlar.
Ama AKP için bu nitelikler önemli değil.
Onlar uygar ve çağdaş insanları sevmiyorlar.
Çünkü sevmedikleri bu insanlar laik, demokratik cumhuriyetten ve değerlerinden yanalar.
Atatürk ve devrimlerine sahip çıkıyorlar.
* * *
Tutucu-otoriter ittifakın tek amacı türbanı üniversitelere sokmak.
AKP, ülkenin geleceğini teslim edeceğimiz gençleri yetiştiren kurumları tarikatlara teslim etmek istiyor.
Arkasından da türbanı ortaöğretime, ilköğretime ve kamuya yaymak.
Gözleri başka bir şeyi görmüyor.
MHP de buna destek oluyor.
Rektörler günlerdir uyarıyorlar:
"Türban üniversiteleri cadı kazanına döndürür. Ne huzur kalır, ne düzen. Bu değişiklik yapılırsa kurumlarımızdaki huzur biter. Çıkacak kargaşaya hákim olamayız."
Ama aldıran yok.
* * *
Bundan sonra neler olacağını söyleyelim:
Üniversitelere her türlü kıyafet girecek.
Çarşaf, peçe, potur, sarık...
Rektörlerin bunları engelleyebilmesi söz konusu değil.
Başı açık öğrenciler, özellikle taşra üniversitelerinde yoğun bir baskıya uğrayacak.
Bir süre sonra onlar da örtünmek zorunda kalacaklar.
Üniversitelerde yasaların değil, tarikatların söyledikleri olacak.
Tayyip Erdoğan arı kovanına öyle bir çomak soktu ki...
Bu iş en fazla onun başını ağrıtacak.
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları