Amaç, silahsız dünya

CAN güvenliği olmayan, korku dolu bir toplum haline geldik.

Gün geçmiyor ki birileri birilerini öldürmesin, töre cinayetleri gepegenç kadınları delik deşik etmesin.

Buna bir çözüm bulmak zorundayız.

İçişleri Bakanlığı polis örgütünü ciddi olarak elden geçirmeli.

"Bireysel silahlanma" acilen durdurulmalı.

İnsanların silaha gereksinim duymayacağı bir huzur ortamı sağlanmalı.

Ben silahtan nefret ederim. Askerlik dışında da hiç elime almadım.

Çocukluğumda oyuncak silahla oyun oynadığımı anımsamıyorum.

Şimdi düşünüyorum da, silaha sıcak bakmamamın nedenini küçük yaşlarda yaşadıklarıma bağlıyorum.

Babam genel cerrahtı. Sürekli yaralılar gelirdi hastaneye, babamı hemen hemen her gece çağırırlardı.

Telefonu çoğunlukla babaannem açar, sonra da babamı uyandırırdı.

"Oğlum yine yaralı gelmiş, seni çağırıyorlar" derdi.

Babam hemen giyinir, hastaneye giderdi.

Afyon'un o buz gibi gecelerinde çoğunlukla fayton bulamaz, yürümek zorunda kalırdı.

Babamın her gece çektiği bu eziyete hepimiz çok üzülürdük.

Kavga edenlerden, birbirine kurşun sıkanlardan nefret ederdim.

Babam sabaha karşı yorgun argın dönerdi.

Bazen çok üzgün olurdu. Yaralının yaşama umudunun az olduğunu anlardım.

Silaha çocukken duyduğum nefret, büyüdükten sonra da azalmadı.

Ama bugün bakıyorum da insanlar birbirlerini daha kolay öldürmek için daha güçlü silahlar yapıyorlar.

Daha feci olanı "bireysel silahlanma" uygarlığa ters bir ivmeyle yükseliyor.

Önümde, silahlardan arınmış bir dünya yaratmak için çırpınan bir vakfın gönderdiği bilgiler duruyor.

Okudukça içim kararıyor.

Vakfın kurucusu, aslan gibi oğlunu "bireysel silahlanma"ya kurban veren acılı bir anne.

Nezire Dedeman, insanların silahsızlanması için yıllardır çırpınıp duruyor.

"Bireysel silahlanma yaşam hakkımızı tehdit etmeye devam ediyor" diyor.

İnsanı öldüren silahın kahramanlık, cesaret, yiğitlik gibi özendirici bir şekilde algılanmasının toplumun beyninden silinmesi gerektiğini haykırıyor.

"Bireysel silahlanma"ya karşı yasal önlemlerin yaşama hakkını güvenceye alacak, toplumsal huzuru sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için herkesi göreve çağırıyor...

Bıkmadan usanmadan yapıyor bunu...

Umut Vakfı'nın verdiği savaşa katkıda bulunmak bir insanlık görevidir.

Özür ve kabahat

KÜLTÜR Bakanlığı Müsteşarı Mustafa İsen aradı.

Rus bale yıldızlarının gösterileri sırasında Ankara'ya dönmek zorunda olduğu için salondan çıktığını söyledi.

İsen, "Sahnede dans sürerken değil, iki dans arasında çıktım" dedi.

Bu durumda ileri sürülen özür kabahati aştı gibime geliyor.

Kültür müsteşarı olan bir insan bir sanat gösterisinin yarısında salonu terk edemez.

Koşul ne olursa olsun.

Yarıda çıkacağına hiç gelmemesi daha doğru olurdu.
Yazarın Tüm Yazıları