GÜNLERDEN beri Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile sevgilisi şarkıcı-manken Carla Bruni’nin romantik aşkını izliyoruz.
Sarkozy, sempati duyduğum bir politikacı değil.
Ama cesaretine, özel yaşamını yaşarken kimseye ödün vermeyen pervasızlığına hayranlık duymamak olanaksız.
Nicolas ile Carla’nın sarmaş dolaş fotoğraflarını gördükçe ister istemez Türkiye’de bunun mümkün olup olamayacağına takıldı kafam.
Örneğin, şimdiki Cumhurbaşkanı’nı, ondan öncekileri, ya da şimdiki Başbakan’ı ve öncekileri düşündüm.
Olacak iş değil...
İşte iki toplum arasındaki fark...
İnsanların kişilikleri, toplumun gösterdiği hoşgörü ve anlayış...
Hepsinden önemlisi de kişilerin özel yaşamlarına, insani duygularını yaşama haklarının kutsallığına duyulan saygı...
* * *
Nicolas Sarkozy ilginç bir insan.
Onun duygu dünyasını biraz tanıtmak bu açıdan önemli.
Nicolas 1984 yılında Neuilly kentinde belediye başkanıyken bir gün kendisine evlenmek için bir çift başvurur.
Kadının adı Cecilia’dır ve o sırada 27 yaşındadır.
Nicolas, çarpıcı bir güzelliğe sahip bu kadını görür görmez allak bullak olur. Ama duygularını gizleyip onların nikáhını kıyar.
3 yıl sonra Cecilia boşanır. Nicolas, deli gibi áşık olduğu ve aklından hiç çıkarmadığı bu kadını bulur ve ona duygularını açar.
Nicolas-Cecilia beraber yaşamaya başlarlar. 1996’da da evlenirler.
* * *
Aradan yıllar geçer, Nicolas siyaset merdivenlerini hızla tırmanır.
Sürekli göz önündedir genç politikacı. Bu, karısı Cecilia’nın nefret ettiği bir yaşamdır.
Çünkü o "gölgede kalmayı, huzur ve sükûneti seven" bir insandır.
Kocası siyasette yükseldikçe aralarında başlayan kopukluk da giderek artar.
2005 yılında Nicolas Sarkozy, cumhurbaşkanlığına aday olmaya karar verir ve kampanyasını başlatır.
Kocasının bu hedefi Cecilia’yı daha mutsuz eder.
Karı koca arasındaki kopukluk, Cecilia’yı bunalıma sürekler.
Mutsuz Cecilia, işte o günlerde Richard Attias adında Amerikalı bir işadamıyla karşılaşır ve ona sırılsıklam áşık olur.
* * *
Cecilia’nın gözü artık ne kocasında, ne onun cumhurbaşkanlığında, ne de Fransa’nın "first lady"liğindedir.
Onun gözü Richard’dan başka kimseyi görmez.
Evini terk eder. Bir süre Nicolas’la ayrı kalırlar.
Sonra bir daha denerler evliliklerini kurtarmayı, ama başaramazlar.
Sonunda Cecilia, cumhurbaşkanı olan kocasından boşanır.
Gazeteciler, Cecilia’nın peşine düşerler. Fransa Cumhurbaşkanı’nın karısı olmayı reddeden bir kadının duygularını öğrenmek çok önemlidir onlar için.
Cecilia, sorulara özlü bir yanıt verir:
"Sürekli halkın gözü önünde olmaktan bıktım."
Fransız basını, Cecilia’nın yakında Richard’la evleneceğini yazıyor.
Dilerim, çok az kadının elinin tersiyle iteceği Fransa first lady’liğini bırakıp aşkına koşan Cecilia mutlu olur.
Aynı şekilde aşkını halkından saklama riyakárlığını göstermeden yaşayan Nicolas Sarkozy ve yakında karısı olacak sevgilisi Carla Bruni de mutlu bir yaşam sürdürür.
Çünkü mutluluk her şeyden önemlidir. Yaşamın amacı da bu değil mi?