AKP’de gidişin bir çıkmaza doğru sürüklendiğini gören sağduyu sahipleri seslerini çıkarmaya başladılar.
Bu cılız, ama sevindirici seslerin sahipleri iyi niyetle yaptıkları uyarıların bir işe yaramayacağını kısa zamanda görecekler.
Çünkü onların akıl dolu uyarılarının kabul göreceği sağduyu çizgisi AKP’de çoktan aşıldı.
Aslında her parti oluşumunda, iyi niyetle yola çıkılır.
AKP’yi kuranlar da öyle başladılar işe.
"Parti içi demokrasi"yi işletmek onlar için yaşamsaldı.
Lider sultası yaratılmayacaktı.
"Ortak akıl" mutlaka kullanılacaktı.
Siyasi Partiler Kanunu değiştirilecekti.
Seçim Kanunu daha demokratik hale getirilecekti.
Demokrasinin sınırları genişletilecek, düşünce özgürlüğü, insan hakları Batı normlarına ulaştırılacaktı.
AKP iktidarı çağdaş demokrasinin değerlerini eksiksiz uygulayacaktı.
* * *
Bugün aradan 6 yıl geçtikten sonra ise bunların hiçbirinin yapılamadığını, ülkede büyük bir güven bunalımı ve rejim endişesi yaratıldığını AKP’li akıllı adamlar bile söylüyor.
"Bu hatalar hemen düzeltilmeli ve güven artırıcı önlemler alınmalı" diyorlar.
Hatta bunun için yıllardan beri yerden yere vurdukları "28 Şubat"ın bir yenisini öneriyorlar.
Düşünün "bu güven artıcı önlemler"in Milli Güvenlik Kurulu’nda ele alınmasını dahi öneriyorlar.
Aslında bu sesler AKP’nin çaresizlik içinde olduğunu ve Türkiye’yi yönetmekte zorlandığını gösteriyor.
Hem siyasi hem ekonomik koşulların giderek zorlaştığının farkındalar.
AKP’nin bu haliyle bunların altından kalkamayacağını biliyorlar.
Örneğin Milli Eğitim’in Hüseyin Çelik’le götürülmesinin sakıncalı olduğu gerçeğini kabul ediyorlar.
YÖK başkanı seçiminin yanlış olduğunu itiraf ediyorlar.
* * *
Hiç kuşku yok ki bu akil adamların söyledikleri doğru.
Ancak "güven artırıcı önlemler"in alınacağına ve bunların uygulanacağına inanmaları ise büyük bir yanılgı.
Çünkü AKP’de başta istenmeyen lider sultası tüm partilere oranla çok daha güçlü bir şekilde yaratıldı.
Yalnız parti içiyle de sınırlı kalmadı. Parti dışına da taştı.
Erdoğan, ülke yönetiminde, demokrasilerde düşünülmesi bile olanaksız olan tek adam konumuna geldi.
Bu durumun partiye ve ülkeye zarar vereceğini söyleyen partililer susturuldu. Susturulamayanlar partiden atıldı.
Bunda 22 Temmuz seçiminde alınan yüzde 47’nin rolü büyük.
Bu sonuç hem Erdoğan’ın hem partinin kimyasını bozdu. Erdoğan bu sonucun verdiği psikoloji ile ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmeye başladı.
Bu noktadan dönüşün olanaksız olduğunu iyi niyetli AKP’liler görmeli ve hesaplarını ona göre yapmalı.
Her şeyden önce Erdoğan’ı ve onun çevresini saran radikalleri ülkenin kötü yönetildiğine inandırmak gerekir.
Denizli’nin Acıpayam İlçesi’nde ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatan Erdoğan’a bir çiftçi "Sen bunları benim külahıma anlat" diye bağırdı.
Şimdi o akil adamlara, AKP’nin güven artırıcı, endişeleri giderici önlemler alacağına inanan insanlara soruyorum:
Tayyip Bey’e çiftçinin söylediklerinin milyonlarca insanın duygularını yansıttığını kabul ettirebilir misiniz?