BİR bez parçası uğruna ülkeyi bu kadar germeye değer miydi?
Bu soruyu bir işadamı soruyor.
Sonra da sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Piyasa zaten perişandı, türban tartışmalarından sonra perperişan oldu.Yazık, işler tamamen durdu.Bunu kimsenin yapmaya, durduk yerde ülkeyi germeye hakkı olmamalı."
İyi güzel de aynı duygular içinde olan her kesimdeki insanın bu feryadını Ankara’daki hükümet duyuyor mu?
Duymuyor.
Onların aklı fikri türbanda.
Türbanla yatıp türbanla kalkıyorlar.
Özgürlükmüş, demokrasiymiş, insan haklarıymış, Kürt sorunuymuş, dünyayı saran global krizmiş, ortalığı kasıp kavuran işsizlikmiş, yoksullukmuş, açlıkmış...
Kendi deyimleriyle bunların hepsi AKP’lilere "Vız gelip tırıs gidiyor".
Umurlarında değil.
Onlar sosyal devleti bir kenara itmişler, muhtaç durumundaki insanlara sadaka dağıtarak, belediyeleri kesip biçerek oy toplama peşindeler.
* * *
Sinan Çetin...
Önemli bir sanatçı.
Liberal, demokrat. AKP’nin özgürlükle ilgili sözlerine kanıp oyunu bu partiye vermiş.
Ancak şimdilerde Sinan Çetin kardeşimiz, kendisi gibi AKP’ye oy veren liberal dostlarıyla birlikte fena yıkılmış.
"Biz Müslüman bir parti için oy vermedik.Özgürlükle mücadele edeceğine inandığımız için oy verdik.Ama onlar bunu bırakıp kendi tabanlarının partisi oldular" diye yakınıyor.
Ancak Sinan kardeşimiz bilsin ki, liberallerin bu duygular içinde olması Başbakan Erdoğan’ın umurunda bile değil.
"Bizi desteklemek mecburiyetinde değiller" diyor.
Aynı taktik...
Nasıl Avrupa Birliği’ne işi bittikten sonra arkasını döndüyse kendisini destekleyen liberallere karşı da aynı tutum içine giriverdi.
Yine de demokrasi uğruna, özgürlükler uğruna AKP’ye kanan liberallerin gerçeği görmesi ülke için sevindiricidir.
"Biraz günaydın" demek gerekebilir ama olsun, zararın neresinden dönülürse dönülsün kárdır.
* * *
Almanya gezisinde yaptığı konuşmalarla Türk-AB ilişkilerinin canına okuyan Başbakan Erdoğan, bakın büyükelçilere ne öğütler veriyor:
"Tam üyelik için mücadele edin.Dostluklar kurup önümüzde yeni kapılar açın.Büyükelçiliklerimizi Türk ticaret ofisi, Türk kültür ofisi gibi çalıştırın."
Bu öğütleri veren Başbakan, çok kritik Almanya gezisinde adamların gözlerinin içine bakarak Türklere asimilasyon uygulandığını ima edip şöyle demişti:
"Asimilasyon bir insanlık suçudur."
Bu sözler Alman politikacıların tüylerini diken diken etmeye yetti.
Başbakan, bir devlet adamının yapmayacağı bu gaftan sonra bir de kalkmış büyükelçilere, "AB üyeliği için mücadele edin" diye öğütler veriyor.
Ha bir de son konuşmasında elitlere çatıyor Başbakan.
"Elit semtlerde oturarak, masa başında sosyolojik analizler yaparak kimse şehirlerdeki hizmetleri anlayamaz.Bir garibin sofrasına oturup, bir dilim peyniri, 3 tane zeytini, yokluğu, yoksulluğu görmeden, hissetmeden ahkám keserseniz, yaptığınız yorumlara kargalar bile güler" diyor.
Gerçekten merak ediyorum, kargalar bugünkü Türkiye’ye bakıp bakıp acaba kimlere gülüyor?