ÖZELLİKLE AKP’li vatandaşlara soruyorum, şu sözler Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na yakışıyor mu?
"Eski bir Cumhurbaşkanı ’Çok çocuklu olursa tinerci olurlarmış’ diyor.Beyefendi üç kardeşti.Tinerci olmadı.Efendim işte ’Yolsuzluklara, şunlara bunlara bulaşırlar, hırsızlık yaparlar, çalarlar, çırparlar...’ Yoksa sizde böyle bir şey mi var?"
Başbakan Erdoğan diplomatik nezaketi bırakın, uygar insanlar arasındaki konuşmalara da sığmayan bu sözleri Demirel için söylüyor.
Efendim 9. Cumhurbaşkanı Demirel’in suçu Başbakan’ın bir toplantıda "En az üç çocuk yapın" diye annelere seslenişini düzeyli bir üslupla eleştirmek.
Devlette elli yılını vermiş bir politikacı olarak Demirel hızlı nüfus artışının yoksulluk yarattığını anlatıyor.
Başbakan’ın buna yanıtı ise yukardaki gibi...
Bunu halkımızın takdirlerine, Erdoğan’a toz kondurmayanların dikkatine sunarım.
Akıl ve bilim Başbakan Erdoğan’ın söylediklerini değil, Demirel’in söylediklerini doğruluyor.
Türkiye devleti yıllardan beri nüfus artışını frenlemek için uğraşıyor.
Her yıl 1.5 milyon çocuğa okul, iş, aş bulmak durumunda kalan Türkiye’nin olanakları buna yetmiyor.
Bırakın Türkiye’yi, çağımızda benim diyen ülkeleri bile böyle bir yükün altına girmiyor.
* * *
Bu dünya görüşünün Türkiye’yi hangi noktalara getirdiğini küçük bir olayla sürdürelim.
Genç, orta halli bir karı koca 3 yaşlarındaki çocuklarıyla Yıldız Parkı’na gidiyorlar.
Çadır Köşkü’ndeki restoran/kafeye oturuyorlar.
Hava güzel, doğa yeni yeni uyanıyor. Çevre cennet gibi.
Bu sırada erkek içinden geleni yapıyor ve elini karısının omzuna atıyor.
Anında tepelerinde bir garson beliriyor, "Burası aile yeri" diye uyarıyor.
Öğretmen olan kadın "Biz de aileyiz" diyor.
Öteki garsonlar da geliyor, "Beltur (Belediye’nin işletici şirketi) kuralları böyle, el ele tutuşmak yok, sarılmak yok" diyorlar ve kendilerine servis açmayacaklarını söylüyorlar.
İşin keyfi kaçıyor. Aile mekánı terk etmek için toparlanıyor. Ancak öteki masalarda oturanlar "Gitmeyin oturun" diyorlar.
Oturuyorlar ve sipariş vermek istiyorlar ama garsonlar "Size servis açmıyoruz" diye kesin olarak bildiriyorlar. Aile çaresiz mekánı terk ediyor.
Olay bu. Her gün bilgisayarıma buna benzer çok sayıda mail düşüyor.
Mahalle baskısı hemen her alanda giderek artıyor ve biz farkında olmadan bunları olağan karşılamaya başladık gibime geliyor.
* * *
Yalnız burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Beltur yetkililerine şunu hatırlatmak istiyorum.
Başbakan Erdoğan zaman zaman içinden geldiği gibi davranmıyor mu?
Örneğin eşi hanımefendi ile el ele tutuşmuyor mu?
Hatta gazetecilere o şekilde poz vermiyor mu?
Olur a, bir gün Başbakan Erdoğan ile Emine Hanım gazetecileri atlatıp "Hadi şu Yıldız Parkı’na girelim" deseler ve Çadır Köşkü’ne otursalar...
O sırada Başbakan’ın içinden gelse, eşinin elini tutsa, Beltur’un ahlak zabıtaları garsonlar ne yapacak?