AVRUPA bizi içine almak istemiyor. Avrupa’nın bu tutumu halkımızı AB’den soğuttu.
Biz de 50 yıldır emek verdiğimiz bu birliğe girmek için kapıları zorlamıyoruz. Avrupa Birliği ile tam üyelik görüşmelerine başlayalı tam 5 yıl oldu. Tam üye olabilmemiz için 35 faslın açılıp tamamlanması gerekiyor. Oysa bugünkü acı tablo şöyle: 5 yılda sadece bir fasıl kapatabildik. Açılan 13 faslın görüşmeleri sürüyor. 19 faslı ise Avrupalı dostlar (!) açmıyorlar. Üzücü olan Türkiye’nin hızla Avrupa Birliği’nden kopma sürecini yaşıyor olması. Şimdi size Avrupa Birliği ülkelerinin başbakanlarına, dışişleri bakanlarına ve birliğin yöneticilerine 2002 yılında gönderilmiş bir mektubu okumanızı öneriyorum. Mektubu yazan uluslararası inşaat şirketi ENKA’nın patronu Şarık Tara... * * * “Sayın......... İnsanlığı buzdağına benzetiyorum. Buzdağının üstünde kusurlarımızın ve iyi taraflarımızın bir bölümünü görürüz. Ancak, buzdağının yüzde doksanı suyun altında kaldığı için birçok şeyi de göremeyiz. Demokrasi, insan hakları, işkencenin ortadan kaldırılması, düşünce ve yaşam özgürlüğü, hukuk devleti gibi değerlerin Avrupa Birliği’nin istediği düzeye yükseltilmesi hepimizin arzusudur. Uygar dünyada buna duyarsız kalmak imkânsızdır. Türkiye yakın zamanda büyük bir gayret sarf ederek Avrupa Birliği’ne giden zor yolda büyük adımlarla ilerlemiştir. Başlıca talepler olan yaşayan demokrasi, toplum ve yaşam hürriyeti, adalet reformları ve ekonomideki stabilite sadece yerine getirilmiş talepler değil, aynı zamanda da Türk halkının derin arzusudur. Birliğe üye olduğu zaman ise yine de gerekli standartlara Avrupa ülkeleriyle birlikte kolayca ulaşacaktır. Şimdi, buzdağının altında kalan ve görünmeyen gerçekleri dile getirmek istiyorum. Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasındaki suç oranlarına baktığımız zaman (Interpol verilerine göre) Avrupa’da yüz bin kişiye beş bine yakın kriminal olay düşmektedir. Türkiye’de ise bu rakam 250 civarındadır. Yani suç işleme oranı Avrupa’nın yirmide biri kadardır. Bu da Türkiye’nin Avrupa’ya oranla daha güvenli bir ülke olduğunu göstermektedir. Avrupa’da 200 bine yakın uyuşturucu olayı meydana gelirken, Türkiye’de bu oran sıfıra yakındır. Türkiye’de uyuşturucu kullanmayan genç bir nüfus yetişmektedir. Avrupa’da milli gelir Türkiye’den çok yüksek olmasına rağmen, ülkemizdeki hırsızlık olayları Avrupa’nın yüzde beşi-altısı kadardır. AB ülkelerinin çoğunda ailenin çöküşü acı bir biçimde görülmektedir. Genç, yaşlıya karşı durmaktadır. Geleneksel bağlar çözülmüştür. 18 yaşındaki bir genç evini terk etmek durumundadır. İhtiyar insanlar ise yaşamlarının son dönemini huzurevlerinde geçirmek zorundadır. İnanın bu da bir manevi işkencedir. Avrupa bunun için Türkiye’yi aile yapısı, dini inançları, kültürü ve gelenekleri açısından incelemelidir. Türkiye’de aile kutsal bir değerdir. Misafirperverlik boş bir laf değil, yaşanmakta olan bir gerçektir. Ortak Avrupa Evi yeni kiracıları olan Türkiye’den çok şey öğrenebilir. On dördüncü yüzyılda Avrupa’nın uygarlığına katkıda bulunduk. Hiç kuşkum yok ki, bugün 21. yüzyılın başında Avrupa Birliği’ne girdiğimiz zaman Avrupa’nın manevi değerlerinin gelişmesine de önemli katkılarda bulunacağız. Türkiye genç, dinamik nüfusuyla, geniş insan mozaiğiyle, çok kültürlülüğü ile, geleneği, göreneği ve tarihi mirasıyla Avrupa Birliği’nin çok önemli ve çarpıcı bir zenginliği olacaktır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi yelpazeyi genişleten, daha güçlü bir Avrupa için tarihi bir şanstır. Bu şansı beraberce kullanalım.” Dr. Şarık Tara