ÖNCEKİ gün gazetelerde tam sayfa garip ilanlar vardı.
Bu garip ilanlar bir teşekkürdü. Önce ilanı okuyalım:
"Son 4 yıl içersinde % 137, 2006 yılında ise % 16.7 artırarak, 85.7 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştıran ihracat ailesine, bu sürece katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşlara teşekkür ediyor, 2007 hedeflerinde başarılar diliyoruz."
İlanın altında 3 imza var.
Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Onun altında Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, yanında da Türkiye İhracatçılar Meclis Başkanı Oğuz Satıcı...
Öğrendiğimize göre ilanı gazetelere Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) vermiş.
İyi güzel de neden Başbakan ile ihracattan sorumlu bakanın imzasını koyma gereğini duymuşlar?
Eğer ihracat ailesine teşekkür etmesi gerekiyorsa Başbakan ve Devlet Bakanı bunu bir yerlerde yaptıkları konuşmalarda belirtirlerdi.
Onların adına bu kadar pahalı ilanlar vermenin mantığı nedir?
* * *
Aydın Ayaydın’ın köşe yazısından öğrendiğimize göre, ilanda önemli bir yanlış da yapılmış.
Meğer bu % 137’lik ihracat artışı son 4 yıllık değil, son 5 yıllık artışmış.
Anlaşılan TİM bu ihracat başarısını tamamıyla AKP’ye mal etmek istemiş.
Bence önemli değil. Önemli olan kazanılan başarıdır. Kime ait olursa olsun.
Ben TİM gibi önemli bir kuruluşun iktidara yaranmak için böyle bir kampanya düzenlemesini yadırgadım.
Bir de işin bir başka sakat tarafı var ki bana göre o çok daha vahim.
Tamam ihracatta kazanılan başarıyla hepimiz övünelim.
Ama madalyonun öteki yüzünü de halktan saklamayalım.
Evet ihracatımız % 137 arttı ama ithalatımız da % 160 arttı.
Yani dış ticaret açığımız daha büyümüş oldu.
2006’da 85.7 milyar dolarlık ihracata karşılık 134.3 milyar dolarlık ithalat yaptık.
İkisi arasındaki fark 45.6 milyar dolar. Bir başka vahim rakam da şu: Türkiye 1 dolarlık mal satabilmek için 70 sentlik ithalat yapmak zorunda.
Yani bir liralık mal satabilmek için yurtdışından 70 kuruşluk mal satın alıyoruz.
Öyle ilanlarla milanlarla Türkiye bu olumsuz dengeyi taşıyamaz.
Çankaya gönüllerde
BİR gariplik de Meclis Başkanı’nın yaptığı son açıklamalarda.
Bülent Arınç cumhurbaşkanı adayını Başbakan’ın, kendisinin ve Abdullah Gül’ün belirleyeceğini söylüyor.
Ama Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıkmaması gerektiğini belirtiyor. (Kendi için değil, ülke için istiyor bunu!)
Arınç’ın gönlünde kendi ismi yatıyor. Ama politik bir bağlama da yapıyor:
"Biz makamlar için kavga etmeyiz.Başbakan’ın kararını destekleriz."
Arınç anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın geniş bir uzlaşmayla seçilmesi gerektiği gerçeğini ya göremiyor, ya da görmek istemiyor.
Görmediği bir şey de şu:
"Kendileri veya kendilerinin dünya görüşünde olan bir kişi, ülkede geniş bir uzlaşmayı temsil edemeyeceği için ciddi rahatsızlık yaratır."