Washington’da günün sorusu:Yaz geldi o çocuklar nasıl içeri girecek

Gezi Olayları’nın Washington kulisine gireceğiz şimdi. Dışişleri’nin Türkiye masası Cuma’dan beri fazla mesaide. Ankara’dan gelen telgrafları okuyorlar harıl harıl. Ama Çarşamba günü yaşananlar... Şimdiye kadarki en gergin gün oldu. Binada herkes Davutoğlu’nu konuşuyordu. Ve onun bir gece önce John Kerry’ye söylediklerini... Bir de şu sorunun cevabını arıyorlardı: “Yaz geldi, o çocuklar nasıl eve dönecekler?”

Haberin Devamı

Washington Post’tan David Ignatius’a sordum. “One Minute” moderatörü... “Konuşalım mı şu olayları” dedim. “Ben de anlamaya çalışıyorum” dedi.
Tom Friedman’a yazdım sonra. New York Times’dan. “Yazında gördüm, takip ediyorsun olayları, daha geniş kapsamlı konuşalım üstüne” dedim. “Halen çözmeye çalışıyorum” dedi o da. “O zaman sana bol şans. Türkler de tam olarak anlayamadı çünkü” deyince ben, sonra şöyle yazdı, “Ben de 10 gün sonra Türkiye’ye gidiyorum”.


Kalır mı?.. Ne olup bittiğini anlamak için çırpınan Amerikan medyasının en kalbur üstü dış politika uzmanları koşa koşa şimdi Türkiye’ye gittiklerinde 10 gün sonra bile meydanlarda birilerini bulabilir mi?..
Bunu bana gitmek isteyen biri sordu aynen.


Ben de “Git, git” dedim, “Yaz geliyor. Havalar ısınıyor. Okullar da kapanıyor. Bu retorikle o çocukları nasıl içeri sokacaklar ben anlamadım. Sen biletini al. Elin boş dönmezsin.”
“Biliyor musun”
dedi konuştuğum kişi, “Bugün Dışişleri’nde de aynısı konuşuldu. Yaz geliyor, bu çocuklar nasıl içeri girecek diye düşündük biz de.”
Hayır Dışişleri’nden değil. Türkiye konularıyla ilgili Türkiye masasıyla sürekli görüşen haricilerden.
“Peki dedim neye karar verdiniz?”
“Herkes topun Başbakan’da olduğunu düşünüyor” dedi.

Haberin Devamı

Ne bekliyorlar?


- Bunun ancak Başbakan’ın polis şiddetinden dolayı özür dilemesiyle çözüleceğine inanıyorlar.


O zaman iki soru. Birincisi Başbakan bunu yapar mı? İkincisi yapsa bile yeterli olur mu?


- Başbakan’ın böyle bir şey yapmasının kişiliğine aykırı olduğunu ben de düşünüyorum. Ve haklısın, ben de o kitlenin somut bir kazanım elde etmeden dönmeyeceğine inanıyorum. Ne olabilir o somut adım?


Gezi Parkı için bir söz ya da çevreyle ilgili bir yasal düzenleme olabilir. Onun dışında çekirdek grup kitlenin büyük kısmını meydanda tutar.


- Evet ama özür kısmı olsa bile bugün toplantıda herkes Başbakan Erdoğan’ın yasal açıdan bir adım atmasının zor gözüktüğünü düşünüyordu.


Ne öngörüyorlar o zaman?


- Kimse tahmin edemiyor. Kesin bir öngörü yok. Ama topun Başbakan’da olduğunu düşünüyorlar. Başbakan’ın barışçıl göstericilerden özür dilemesinin sorunu aşacağına inanıyorlar.

Haberin Devamı


Umarım. Bu arada Başbakan’ın tavrı PKK sürecini nasıl etkiler?


- Başbakan’ın tavrı şimdiye kadar Türkiye’deki tüm meselelerin çözümünde bir engeldi. Tavrı hiç yardımcı olmadı ki. Başka konularda olduğu gibi tavra rağmen olumlu süreç devam eder beklentisi var.


 
Bunlar işin kapalı kapılar arkasında dönen kısmıydı.
Dışarıya asla kendi üzerilerinden sızmayacak içerideki beyin fırtınası.
Ama bir de dışarıda dolaşan bütün sözcülerin yüzünden okuduğunuz asıl gerginlik vardı ki...
Onun sebebi de Davutoğlu ve Kerry’nin Salı akşamı yaptıkları telefon görüşmesiydi.
Hani Davutoğlu’nun Kerry’ye ABD’den üst üste gelen Gezi Parkı açıklamalarıyla ilgili ağır eleştirilerde bulunduğu görüşme.
Görüştüğüm kişi, “Herkes Davutoğlu’nun ne kadar sinirli konuştuğundan bahsediyordu” dedi.
“Ne yapacaklar” dedim.
“Söylemeye devam edecekler” dedi.
Sonra günlük basın toplantısı başladı.
Sözcü Jen Psaki kürsüye çıktı.
Ve görüşme sorulduğunda aynen şunu dedi:
“Ne Bakan ne de bu binadaki diğerleri kaygılar varsa bunları söylemekten çekinmezler. Son birkaç gündür de polis şiddeti konusunda kaygılarımız vardı.”
“Bunları söylemeye Davutoğlu-Kerry görüşmesine rağmen devam edecek misiniz”
sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Dile getirilmesi gereken konuları gördüğümüz yerde bunları kesinlikle dile getirmeye devam edeceğiz.”

 

Haberin Devamı

Bu dile getirmelerin dünkü atamalardanönce olduğunu düşünün.
Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’na görüp görebileceğiniz en keskin, en agresif diplomat Susan Rice’ın geldiğini,...
Obama’nın kabine seviyesinde tuttuğu Birleşmiş Milletler Büyükelçiliği’nde onun yerini belki ondan daha köşeli olan Samantha Power’ın aldığını...
Yeni dile getirmelerin nasıl olacağını tahmin edebilirsiniz.
Rice’ın adı Dışişleri Bakanlığı için geçerken, sonra Bingazi olayları yüzünden düşünce Türk Dışişleri’nden biri söylemişti bana bunu.
“Bakan Bey’in Rice’la yapacağı konuşmaları düşündükçe ter basıyordu bize. O yüzden olmaması çok iyi oldu” dedi.
Şimdi nasıl olacak acaba?

 

Ha bir de Ricciardone 2014’te de Türkiye’de kalıyor.
Bazıları memnun değildi.
Hukukun uygulanması, özgürlüklerin korunması için çağrılar yapıyor diye “Gidecek” diyorlardı.
Kaldı.
Obama bırakmadı.
Hatta dönsün, “Obama ona Dışişleri’nin iki numarasını verecek” diyorlar şimdi. Müsteşar Bill Burns’ün yerini.
Demek bizde insanlar susarak müsteşar olmaya çalışırken Amerikalılar konuşarak müsteşar oluyor.
Neyse...
Diyeceğim, nereden nereye değil mi?
Beş dakikada nasıl karıştı işler.
Ah şu veletler...

 

 

Haberin Devamı

Yazarın son yazıları


#4 Haziran 2013 Yine de Washington’dan bakınca çok güzel gözüküyor
#23 Mayıs 2013 Yeni nesil ezik muhafazakârlar ve Akif Beki
#21 Mayıs 2013 Türkiye Kürtleri ve Barzani çekismesi Washington’a sıçradı
#16 Mayıs 2013 İki moralsiz liderin buluşması
#14 Mayıs 2013 Bu kronoloji Neo-Osmanlıların yaftası olacak
#9 Mayıs 2013 Türkiye offshore’u 6 ay içinde patlayacak



YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN >>


 

Yazarın Tüm Yazıları