Paylaş
6 ay sonra 0-200 milyon dolar arası bir yerde olacağız
MÜHENDİS
Nicolas Coderre. Oyun endüstrisinde mühendis. Kanada’da üniversiteyi bitiriyor. Beş yıl Microsoft’ta çalışıyor. Üç buçuk yıl önce de Seattle’den Palo Alto’ya taşınıyor. “Startup (başlangıç aşamasındaki şirket) tecrübesi olan mühendis arıyorum” dedim. “Benim var” dedi.
Coderre 31 yaşında. Vadi’ye göçmesinin sebebiyse aslında kız arkadaşı. “Buraya gelmeden önce hakkında fikrim yoktu. Uzaktan bambaşka bir algı var. Fakat gelince buradaki insanların da benim gibi olduklarını anladım. Bir sürü insanla tanışıp potansiyeli gördüm” dedi.
Günde neredeyse 18 saat çalışan bilgisayar mühendisleri için Vadi’de birkaç yol var. İlla kendi fikrinizi bulup onun peşinden koşmanız gerekmiyor. Bazen bulunmuş bir fikir için yeni kurulan bir şirkette atlıyorsunuz gemiye. Ve o fikrin tutup Google ya da Facebook’a dönüşeceği hayaliyle üstlendiğiniz risk karşılığı size verilen hisselerle ileride zengin olmayı umuyorsunuz. Ya tutmazsa? Hiç önemli değil. Çünkü her gün o kadar startup kuruluyor ki, mühendislere her zaman ihtiyaç oluyor.
Coderre de şimdi böyle bir projede. İki yıldır bir startup için çalışıyor. “Ne durumdasın şirkette?” dedim. “Ben girdikten sonra çoğu kişi ayrıldı. Sorumluluklarım arttı ve kendi bölümümün tüm ekibini ben oluşturdum. Çok büyük bir tecrübe oldu” dedi.
“Peki ne kadar çalışıyorsun” dedim. “Haftada 55 saat çalışıyorum. Ama kız arkadaşım kendi işini kurdu ve CEO oldu. O, 80 saat çalışıyor” dedi.
Aralarında kıyasıya bir rekabet var. Ayrıca Hintli, Çinli, Avrupalı... Her milletten insanın olduğu bir rekabet bu. Ama şunu asla yapmıyorlar: “Hintiler şöyledir”, “Çinliler böyledir”. “Rekabet içinde öyle işbirliğine ihtiyacın oluyor ki, burası hiçbir önyargıyı kaldırmaz. İnsanları sadece yetenekleriyle yargılayabilirsiniz” dedi Coderre.
Binlerceler. Ama bir yandan da neredeyse herkesin birbirini tanıdığı ufak bir köy gibi burası. Hafta sonları toplanıp ‘Hackistan’ dedikleri yarışmalar yapıyorlar mesela. Bir şirket sponsor oluyor. Bir proje için 25 bin dolar ödül koyup yarışmalarını istiyor. Aralarında yardımlaşarak çalışıyorlar.
“Peki nedir seni buraya en çok bağlayan” dedim. “Her gün başka bir güne uyanmak” dedi. Sonra iki yıldır emek verdiği şirketin altı ay sonra nerede olacağını sordum.
“0 - 200 milyon dolar arasında bir yerlerde” dedi.
Ya melek olursun ya da akbaba
RİSK YATIRIMCISI
İki uçtasın. Arası yok. Vadi’de insanların risk yatırımcıları hakkındaki kanaati ikisinden biri. Ya melek. Ya da akbaba.
Abdullah Gül, hafta içi Palo Alto’daki Four Seasons Oteli’nde yatırımcılarla buluşurken ben de lobideyim. İçeriden çıkanlarla konuşuyorum. Koridor gibi bir kafe düşünün. Alçak masalar ve ufak koltuklar var. Bütün masalar iki iki dolu. Önlerinde de laptop. Birbirlerine bir şeyler anlatıyorlar. Önce Gül ile buluşacak işadamları hazırlık yapıyor zannettim. Meğer otelde aynı gün iki farklı toplantı daha varmış. Bir kısmı da Four Seasons’ın rutin kalabalığıymış.
Sonra toplantıyı ayarlayan, yatırımcıları toplayan Türk’le karşılaştık. Efe Orhun ile. Konuşmaya başladık.
Vadide kod, “Kahve içelim”. Bir fikrin var....Üzerinde biraz çalışmış ama tıkanmışsın.... Tanıdığın birkaç kişiyi arayıp, “Bir kahve içelim” diyorsun. Ve fikri beraber geliştirebileceğin, fon yaratabileceğin insanlarla ortaklık kurmaya çalışıyorsun. “Kaç kişilik ortaklıklar” dedim Orhun’a. “İdeali üç” dedi. “Dörtte işin suyu çıkıyor. Şu anda buradaki masalarda dönen sohbetlerin de çoğu böyle.”
Orhun 36 yaşında. İzmirli. 18 yıldır Amerika’da yaşıyor. Öğrencilikten sonra eski usul birkaç işten sonra da Vadi’ye geliyor. 12 yıl önce. Ve kısa sürede hem fikir üreten hem de projelere risk sermayesi yatıran bir girişimciye dönüşüyor. “Nereden çıktı buraya gelmek dedim. “Türklüğün getirdiği bir delilik” dedi.
Şimdiye kadar beş projeye para yatırmış Orhun. Üçü batmış. İkisi halen devam ediyor. Türklük dese de aslında durum daha genel. Daha ziyade göçmen deliliği bu. Orhun gibi dünyanın her yerinden binlerce yatırımcı var vadide. Ve hepsi de sonraki büyük fikrin peşinde. Melek ve akbaba arasında gidip gelen işin oyun kurucuları.
“Nedir Silikon Vadisi’ni başka yerlerden ayıran özellik” dedim “Stanford Üniversitesi mi?” “O da var. Ama asıl önemlisi hepsini bir araya getiren ekosistem” dedi. Üniversiteden çıkan bir fikir, bir mühendisin elinde parası olan bir yatırımcıya kadar uzanıyor. Ve ekosistem, hepsi patlamasa bile binlerce fikrin denenmesini sağlayacak bir ortamı finanse edebiliyor.
Risk yatırımcısı diyoruz ama... Aslında o fikirler o kadar az çıkış parası gerektiriyor ve siz aynı anda ufak ufak o kadar çok fikre para yatırabiliyorsunuz ki... Vadinin en risksiz çalışanları da aslında çoğu zaman risk yatırımcıları oluyor.
Glaukomalı depresif ineklerin ilacı
DANIŞMAN
Hayır. Mühendis ve risk yatırımcısı da kendileri anlaşamıyorlar. Arada kafası işe basan, iş modelini yaratacak bir aracı oluyor her zaman. Ve iyi fikri olanı, akbabaya dönüşmemiş bir melekle o buluşturuyor.
Akşam olmuş. Gül’ün toplantıları halen sürüyor. İşte o danışmanlardan Brandon Racer ile barda oturuyorum. “Tek bir şey söylemeni istesem. Buradaki ekosistemden kimin çıkacağını en çok belirleyen şey nedir” dedim. Güldü. “Şans” dedi. İkincisi, bulduğun ürünü piyasaya, ucuza ve çok hızlı adapte etmek. Üçüncüsü insanları organize etmek. Dördüncüsü sermayeyi organize etmek. Beşincisi de çok çalışmak.
İnsanlar ülkenin her yerinden nasıl ünlü olmak için Hollywood’da akın ediyorsa... Nasıl herkes oraya varınca kendini bir Oscar oyuncusu zannediyorsa... Vadi de öyle. Hollywood’daki çatlakların San Francisco versiyonu deliler.
Bir fikrin bir başarı öyküsüne dönüşmesi için dört aşaması var: İlki, en bilinmeyen, en riskli melek yatırımcı safhası. Burada aracı sizi bir melekle buluşturduğunda 5 bin-150 bin dolar arası bir para buluyorsunuz. Melekten sonra ikinci aşama A Safhası. Burada bir risk yatırımcısı ile oturup 1 milyon-10 milyon dolar arası bir fon için görüşüyorsunuz. Hâlâ ilerlemişseniz de B, C, D aşamaları için devam ediyorsunuz. İki seçeneğiniz var. Ya Facebook gibi bir gün halka açılıyorsunuz. Ya da artık sıkılırsanız bir yerlerde şirketi olduğu gibi birine satıyorsunuz.
Hacmi anlamanız için söylüyorum... “Bana ayda 40 fikir geliyor” dedi Racer. “Kim bu insanlar. Ne kadar farklılar” dedim. “Senegal’de sokakta gördüklerinin kolundan tutup onlara tişört satmak isteyenlerden çok farklı değiller. Onlar kadar hırslı insanlar” dedi.
Racer, Vadi’ye beş yıl önce Dünya Bankası’nı bırakıp gelmiş. “Bekârım ve risk alma lüksüm var” dedi. Yaşı 38. Mümkün olduğunca nazik sormaya çalışarak... “Bizim gibi 35 üstüler için biraz fazla genç değil mi buralar” dedim. Güldü. “Bence tecrübem bana bundan sonra daha çok yardımcı olacak” dedi.
Bir de son not... Sakın dışarıdan görünüşe aldanıp her şeyin harikulade olduğunu da zannetmeyin. Çünkü çıkan işin, elinize kadar ulaşan oyuncakların bir bedeli var. Çoğu glaukoma olmuş... Her gün Oscar’lık bir filmde başrol için kavga eden... Kendini başarısızlık düşüncesine alıştıramamış... Binlerce depresif dâhi. Filmde izleyince iyi ama... Onun aradan sıyrılmış tek bir kişi olduğunu unutmayın.
Paylaş