Paylaş
Gary Samore’un görevi dört yıl boyunca İran’ın nükleer programını takip edip Amerika’nın stratejisini belirlemekti. Ve dört yıl boyunca Washington’ın en merak edilen, konuşulan adamı oldu. Öyle ki, kararlarını sevmeyen bazı kesimler komünist olduğunu iddia edecek kadar ileri gitti. Geçen ay ayrılıp Harvard’a geçti. Artık öğretim üyesi. Şans eseri karşılaştık. “Artık konuşabilir miyiz” dedim. Güldü. “Artık anayasal konuşma hakkımı kullanabilirim” dedi. Bu ay İstanbul’da teknokrat, önümüzdeki ay Kazakistan’ın başkenti Almatı’da politik seviyede yapılacak İran’la nükleer program müzakereleri öncesi, kendisiyle 2013’e ışık tutacak bir sohbet ettik.
Şu anda nükleer program pazarlığı ne durumda?
- 27 Şubat’ta Almatı’da yapılan toplantı öncekilere göre çok daha iyiydi. Ama İran ve P5+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) arasındaki farklar halen çok büyük. Haziran’daki İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce anlaşmaya varılması ihtimali çok düşük.
Amaç seçimden önce zaman kazanmak mı?
- İran dini lideri, başkanlık kampanyası sırasında yabancı baskıyı etkisiz hale getirmeyi umuyor.
Hamaney’in kafasındaki nedir?
- Bence İran’ın nükleer silah kapasitesine erişmesini istiyor.
O zaman seçimlerden sonra da bir umut yok.
- Ben öyle demezdim. Eğer ekonomik ve politik baskı yeterli olursa taviz vermeye yanaşacaktır. Geçmişte bunu yaptı.
Almatı’yı yaptırımlar işlediği için mi pozitif görüyorsunuz?
- Kesinlikle. İran son iki yıldır ekonomik yaptırımlardan çok güçlü bir şekilde etkilendi. İranlıların tekrar pazarlık masasına dönmelerinin tek sebebi yaptırımlar.
Sorunun çözülmesinde Türkiye’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?
- İki taraf birbirinden o kadar ayrı düştü ki, bir tavizin sağlanmasında ben kimsenin yardımcı olabileceğini düşünmüyorum.
2010’a kıyasla Türkiye’nin İran üzerindeki ikna gücünü kaybettiğini düşünmüyor musunuz?
- İran’ın Türkiye’yle çalışmada daha az istekli olmasındaki asıl sebep Suriye. Ankara ve Tahran arasındaki ilişkiler bu yüzden çok ciddi bir şekilde gerildi. Tabii, İranlılar Türkiye’nin füze savunma sistemi radarına ev sahipliği yapma kararına da sinirlendiler. Türkiye’yi tarafsız görmüyorlar. ABD’nin pozisyonuna daha yakın görüyorlar.
Son olarak 2013’te ne beklemeliyiz?
- Tahmin etmek zor. Ekonomik yaptırımların geleceği, bunun İran ekonomisine vereceği zarar, seçimlerin sonuçları ve İran’ın nükleer programı hakkında vereceği karara bağlı. ABD ve İsrail’i askeri seçeneğe zorlayacak provokatif adımlar atacaklar mı atmayacaklar mı?.. Bunu öngöremem.
Bu yıl içinde bir askeri operasyon ihtimali görüyor musunuz?
- Eğer dini lider nükleer programı nükleer silah kapasitesine doğru ilerletme karar alırsa, askeri güç kullanılması ihtimali çok güçlü.
Kim tarafından?.. ABD mi, İsrail mi, ikisi de mi?
- İkisi de.
Türk Dışişleri yerine ben utandım
Geçen yıl Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Washington’a geldiğinde Hillary Clinton ile düzenledikleri bir basın toplantısı sonrası yazmıştım. Washington’da bakana kimin soru soracağına gazeteciler karar verir. Ama o günkü toplantıda Türk tarafı adına kimin soru soracağına bakanlık karar verdi, diye… Meğer beterin beteri varmış.
Geçen hafta John Kerry Türkiye’deydi biliyorsunuz. Ve Davutoğlu ile bu sefer ortak bir basın toplantısında buluştu. Başbakan’ın ‘Siyonizm’ yorumunun gölgesinde. İşte o toplantıdan önce ne olmuş biliyor musunuz? Adını vermeyeceğim bir Türk yetkili Amerikalılara gidip “Amerikalı gazetecilerin Siyonizm meselesinde soru sormasını engeller misiniz?” demiş. Bu olayı bana Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda yanımda başka bir Amerikalı gazeteci varken bir Amerikalı diplomat anlattı. Ve “Böyle bir şey denildiğine inanamıyorum” diye benim tepkimi ölçmeye çalıştı. Türkler bitti, şimdi sırada demek Amerikalılar var. Akıl alır gibi değil. Basın özgürlüğüne hiçbir zaman bir imaj meselesi olarak bakmam, bakanları da hoş karşılamam. Ama o gün bana bu olay anlatıldığında, kendimi nasıl küçük düşürülmüş hissettiğimi, “yer yarılsa da içine girsem” dediğimi size anlatamam. Gazetecilerin hapse atıldığı bir ülkede böyle şeyler size belki önemsiz gelebilir ama… İşi oralara vardıranın bu zihniyet olduğuna inandığım için anlatmak istedim. O lafı daha görevine yeni başlamış o bürokrata söyletenler utanırlar mı bilmiyorum. Ama o gün hikâyeyi duyup etrafımda gülenleri duydukça ben onların yerine utandım.
Paylaş