Paylaş
Bu hafta okullar açıldı Washington’da. Türkiye’de eğitim dendiğinde artık maalesef büyük oranda ya sınav hataları ya da ideolojik tartışmalar konuşuluyor. Ama yine de anlatacağım hikâye, bir gönüllünün, çöküşe sürüklenen bir sistemi nasıl tek başına sarsabildiğini gösteren iyi bir örnek. Belki fikir verebilir diye... Amerika’dan bir öğretmen projesi
- Michelle Rhee. 38 yaşında. Güney Kore kökenli bir Amerikalı.
- Önce Cornell’de sonra Harvard’da kamu yönetimi okudu. Okuldan sonra da fakir mahallelerde gönüllü öğretmenlik yaptı.
- 1997’de Yeni Öğretmen Projesi’ni (The New Teacher Project) kurdu. Bir sivil toplum örgütü. Hedefi de devlet okullarındaki öğrencilerin başarısını artırmak.
- Öğrenciler için oluşturduğu bütün projeler öğretmen odaklı. Öğretmen kalitesi... Öğretmen eğitimi... Öğretmen performansı...
- 10 yılda, 37 bin öğretmene eğitim verdi. Böylece dolaylı yoldan 31 eyalette toplam
6 milyon öğrenciye ulaştı.
- Bir demokrat. Ama işini parti gözetmeden yapıyor. Cumhuriyetçi Başkan Georges Bush yardım istiyor. Ona da destek oluyor.
- Üç yıl önce Washington’ın Belediye Başkanı Adrian Fenty kentin devlet okullarının başına geçmesini istedi. Amerika’nın okul başarı oranı en düşük bölgesinin eğitim sisteminin başına...
- Kabul etti. Göreve başlar başlamaz da ortalığı hallaç pamuğu gibi attı. İlk yıl, başarısızlar diye 23 okulu kapattı. 36 okul müdürünü işten kovdu.
- Kısa sürede Amerika’nın en tartışmalı eğitimcisi haline geldi. Obama ve McCain 2008’de başkanlık münazarasında eğitim konusunu onu baz alarak tartıştı. İkisi de, Rhee’nin kendi projesini desteklediğini iddia etti.
- Harvard’la ortak bir program oluşturdu. DC’deki öğrencilere derslere katılmaları ve iyi davranış sergilemeleri karşılığı 100 dolara kadar para ödülü verdi. Ortalık yine karıştı.
- Hiçbir bürokratik formaliteyle uğraşmıyor. Hiçbir rapor yazma, kağıt işi yapma yok. CNN sordu “Ben saatte 160 kilometre hızla gidiyorum” dedi.
- 266 öğretmeni sorgusuz sualsiz işten attı. “Niye attın” dediler. Bazıları öğrencilerle seks yapıyordu dedi. Kanıt, hüküm yok.
- Ülkenin en katı öğretmen değerlendirme sistemini kurdu. Öğrenci başarısı odaklı bir puanlandırma. Ve başarısız olanları direkt gönderdi.
- Öğretmen sendikasıyla kanlı bıçaklı. Bu yıl belediye başkanının seçim yılı. Ama gözünü bile kırpmadan geçen ay 4 bin 300 öğretmenden 241’ini daha attı. 737’sini de uyardı: “Toparlanmazsanız siz de gidersiniz!”
- Ve en sonunda... İstatistiklere göre... Başarı sıralamasında ülkenin dibinde yer alan DC’yi, okuma alanında Amerika’nın en hızlı başarı artışı gösteren
bölgesi yaptı.
Modern nostalji
Nora Ephron, ‘Mesajınız Var’ filmini çektiğinde, senaryoda tek bir kötü çocuk vardı. Meg Ryan’ın New York’ta kendi halinde iş yapan ufak kitap dükkânına karşı... Tom Hanks’in çalıştığı, heyula zincir Barnes&Noble.
Filmin üzerinden sadece 12 yıl geçti. Ama New Yorklular Barnes&Noble’a kızmayı çoktan bıraktı. Hatta Barnes&Noble’a acımaya başladı!.. Çünkü dünün kötü çocuğu, bir zamanlar batırdığı küçük kitapçılardan beter oldu.
Barnes&Noble şimdi satılacak. E-kitap okuyucu Kindle, Wall Mart derken rekabete dayanamadı. Ve 1300 küsur mağazasıyla batmamak için sermaye aramaya başladı.
Peki sonra ne oldu?.. Nostalji meraklısı New Yorklular, bu sefer de dijital satıcılara karşı Barnes&Noble için üzülmeye başladı. Her fırsatta, mağazalarının güzelliğini... İnsanın içini ‘sımsıcak’ eden kafelerini... İyi tasnif edilmiş kitap raflarını övmeye başladı. Dijitalde bunların hiçbiri olmayacak diye... Modern nostalji bu. Oksimoron değil!..
Yoksulların interneti
Barnes&Noble’ınki ibretlik bir öykü. Tamam diyorsunuz. Bir gidişat var!.. Sistem ilerliyor!.. Ama sonra bir şey oluyor. Sanki biri gelip sizi dürterek uyandırıyor!.. Google ve Verizon’ın daha fazla para ödeyene daha hızlı internet önermesi işi de tam böyle...
İki şirket, ağın tarafsızlığı (net neutrality) denilen, herkesin eşit internet hızına sahip olması ilkesini yıktı. Onun yerine, internete sınıf ayrımı getirdi. Kablosuz ağda (cep telefonları için) yasal boşluklar bulmuşlar. Çok para ödeyenlere web sayfalarına daha hızlı giriş vaat ediyorlar. CNN gidip Verizon’a fazladan para verdi diyelim. Bir Verizon müşterisi cep telefonundan CNN’in sayfasına girerken, Verizon’a para vermemiş bir blogger’ın sayfasına göre daha hızlı içerik alıyor.
Bu iş ne kadar büyür bilmiyorum. Ama boşluk eğer genişlerse... Nostalji meraklıları bugünün internetini torunlarına şöyle anlatacaktır: “İnternet çok bozuldu çocuklar!.. Bizim zamanımızda herkesin erişimi eşitti! Zengin çocukları gibi sörf yapardık. Şimdi neredeee!..”
Bugünkü internetin kıymetini bilin diye anlattım. Kripto komünizm sürüyor. Şimdilik!..
Ilımlıyım diyene inanmıyorlar
Kripto demişken... New York’taki 11 Eylül’ün yakınında kurulacak cami de, Amerika’da bir tartışmayı tetikledi. Kim gerçekten ılımlı Müslüman, kim radikal... Kim göründüğü gibi, kim gizli fanatik... Şimdi her yerde kripto El Kaideci arıyorlar.
Mesele, cami projesinin imamı Faysal Abdül Rauf’tan çıktı. Camiyi destekleyen devlet, bu imam ılımlı bir Müslüman’dır, diyor. Camiye karşı çıkanlarsa, nereden biliyorsun, diye soruyor. Eskiden ılımlı dediklerini de gördük!..
Müslümanların hoşgörülü yönünü göstersin diye 2004’te İslami bir televizyon kurdular. Bridges TV... Kanalın CEO’su, geçen yıl karısının kafasını kesti. Virginia’da bir imam, ılımlı diye yıllarca gazetelere görüşler açıkladı. Enver El Avlaki!.. Şimdi adamı, El Kaide’nin Yemen sorumlusu diye arıyorlar. Ürdünlü Müslüman bir genci, cephedeki askerleri iyileştirsin diye psikiyatr yapıp binbaşılığa yükselttiler. Nidal Malik Hasan!.. Mücahit, Teksas’ta bir askeri üste 13 askeri öldürdü.
Diyeceğim... Amerikalılar artık “Ilımlıyım” diyene kolay kolay inanmıyor. Tecrübe yüzünden...
Paylaş