Bu da benim Washington’dan Hürriyet 5. Kat’a geçtiğim kripto

1-ÖZET: Son iki haftada gelen Türklerle ilgili kulisler yazacağım. Davutoğlu, Ergin vesaire... Bir de kentin sosyal hayatından birkaç önemli detay var...

Haberin Devamı

2-Ahmet Davutoğlu’nun Kongre ziyaretinde olay çıktı. Geçen hafta ayrılacağı gün Dış İlişkiler Komitesi üyeleriyle buluşmuştu. Aynı anda 23 milletvekiliyle. XXXXXX’e rastladım. Toplantıda her şey iyi gidiyorken... Konuşma sırası Nevada Milletvekili Shelley Berkley’ye gelince ortam birden gerilmiş. Ermeni tasarılarının en büyük destekçilerinden. Aynı zamanda Meclis’teki Pro-İsrail Yahudi milletvekillerinden. Davutoğlu’na “Siz, ‘İsrail bağımsız bir ülke olarak kalamayacak’ nasıl dersiniz” diyor. Davutoğlu da, “O lafı yalanladık. Araştırmadan bir milletvekili bunu nasıl söyler” diye çıkışıyor. Tartışma büyüyor. Ve bir ara Berkley, İsrail’i suçlayan Davutoğlu’na Ermeni meselesini kastedip “Türkiye’nin eli kanlı” diyor. Yanındaki Komite Başkanı Howard Berman durdurmuş Berkley’yi. Toplantıdan sonra da Davutoğlu’ndan Berkley için özür dilemiş. XXXXXX, “Asıl ne oldu biliyor musun, Davutoğlu çıkışta vedalaşırken Berkley’ye ‘Bunları özellikle bir Yahudi’den duymak çok zor bir durum’ dedi” diye anlattı gerisini. Yahudiliğine gönderme yapılınca daha da sinirlenmiş. XXXXXX, “Biz Amerika’da böyle konuşmayız” dedi bana.
3-Konuşuyorlar halbuki, hiç merak etmeyin. Önceki hafta gazetecilik müzesi Newseum’daydım. Washington’ın 2022 Dünya Kupası adaylığı için toplantı düzenlemişler. O gün işi Katar’ın aldığı açıklanınca içeride edilen lafları anlatsam, diplomat dedikodusu solda sıfır kalır. Bu arada iki şey... Birincisi... Newseum, kentin en popüler parti mekanı. Bu hafta da Google’ın YouTube partisi vardı. İkincisi... Partiye gelenlerin çoğu Kongre bağlantılıydı. Danışmanlar... Gazeteciler... Lobiciler... Ve çoğu da muhafazakâr. Demokratlardan XXXXXX’ı gördüm sadece. O da “Azınlık ofisinde çalışmamak için Dışişleri’nde iş arıyorum” dedi. Google’ın Washington’daki bütün operasyonu devlet dairelerine satış odaklı. Oyunu kuralına göre oynuyorlar.
4-Oyunun kuralını Türkler de öğrendi. Marttaki Ermeni tasarısından sonra bir huy edindiler. Amerikalılar gibi artık ne olursa olsun her şey yolundaymış gibi davranıyorlar. Berkley’yi gördüm Kongre’de. “Davutoğlu olayını anlatır mısınız” dedim. Önce, “Tamam şu saatte konuşalım” dedi. Ses çıkmayınca ofisine gittim. Bu sefer, “Toplantı kapalıydı. Bunlar ulusal güvenlik konuları, konuşmayacağız” diye reddettiler. Bir sorun olunca gizle!.. XXXXXX’le ayaküstü konuşurken duydum mesela. Meğer haziranda gelen AKP heyetinin başına daha ağırları gelmiş. Beş gün kaldılar. Randevu alamadıkları zaman gidip Starbucks’ta oturuyorlarmış. Bir daha gerginlik çıkarsa, Starbucks’ları dolaşacağım.
5-Wikileaks çağında bu denge siyaseti akıl kârı gelmiyor bana... Ama denge, galiba medyanın da yeni sihirli sözcüğü oluyor. Bloombergian diye bir laf çıktı. New York’un bağımsız, milyoner başkanı Michael Bloomberg’den türeme. İşte Rupert Murdoch da, kurduğu iPad gazetesini Bloombergian yapıyormuş. Biliyorsunuz, The Daily birkaç ay içinde yayına geçecek. Haftada 99 cent abonelikle. 30 milyon dolar yatırmış Murdoch. Ve işe alacağı hiç kimseyi grubun başka birimlerinde kullanmayacakmış. Sadece iPad. Ekibe katılanlara baktım. Bir sağdan, bir soldan. Hem muhafazakâr var hem liberal. Ertuğrul Özkök’ün kulakları çınlasın. Düpedüz süpermarket gazetesi yapıyor. Merkezci, pragmatist!.. Bloombergian...
6-Pragmatik demişken... Adalet Bakanı Sadullah Ergin de buradaydı geçen hafta. Ateş almaya gelmiş gibi... İndi. 24 saat dolmadan döndü. Ankara’dan birini yollamak yok. Elçilik üzerinden belge göndermek... Telefon, telgraf... Hiçbirini yapmadan, 10 saat gidiş, 10 saat dönüş kendi halletti. Amerikan Yönetimi’nden XXXXXX’la konuşuyorduk. “Tek dosya için geldiğini duydum” dedi. “Anlamadım, nasıl tek dosya” dedim. “Ne olduğunu hatırlamıyorum ama bana öyle dediler” dedi. Bu arada aklıma gelmişken... Uzanların Libananco davası ocak ayında sonuçlanıyor. Daha doğrusu, tamam mı devam mı kararı çıkıyor. Davanın Amerikalılarla ilgisi yok tabii!.. Dünya Bankası’nın Tahkim Kurulu karar verecek. De... Kararın alınacağı bina, Beyaz Saray’ın iki yanı. İçeriden tek bilgi sızmıyor. Kaynak sıkıntım var. En sonunda çaresizlikten Türkiye’deki XXXXXX Bakanlığı’ndan XXXXXX’i arayıp soruyordum son dönem. Geçenlerde arayınca onun da XXXXXX için ayrıldığını söylediler. Ne enteresan işler!..
7-Başka bir enteresanlık... Geçen hafta Fairfax’te televizyon yayıncılığı yapan Türklerle buluştum. Murdoch’a rakip olma gibi bir dertleri yok ama kendilerine harika bir hobi yaratmışlar. Aralarında büyük finans kurumlarında çalışanlar da var, heykeltıraş olanlar da... Aşağı yukarı 20 kişi, Türkiye üzerine haftada 30’ar dakikalık iki program hazırlıyor... Ve Fairfax Public Access üzerinden yayınlatıyorlar. Yerel televizyonculuğu desteklemek için kurulmuş bir platform burası. Genel Müdürü Chuck Finn Pena ile konuştum. “2.2 milyon dolar bütçemiz var. Yasa gereği kablolu şirketleri bize bu parayı vermek zorunda. Biz de TATV’nin Türkleri gibi yayıncılık yapmak isteyenlere olanak sağlıyoruz” dedi. Sadece Virginia’da değil Amerika’nın her yerinde var bu ‘public access’ler. Fark şu... Biz yerel gazeteciliği öldürürken, Amerikalılar ‘nasıl yaşatırız’a bakıyor.
8-Son not... Bir dönem mesleki ölümü istenenlerden Bertan Nogaylaroğlu bu hafta Washington’a geldi. Hudson Enstitüsü’nde darbe senaryolu toplantıya katılan o dönemki ataşe. Şimdi Tümgeneral ve Genelkurmay’ın Dış İlişkiler Daire sorumlusu. 12 kişilik heyetiyle Pentagon’a gitti ve iki gün boyunca, şubatta Türkiye’de yapılacak ‘Yüksek Seviyeli Savunma Grubu’ toplantısını konuştu. xxxxxx, “Her yıl yapılan rutin toplantılar” diyor. Amerikalılar ve Türklerin bir yıl Amerika’da bir yıl Türkiye’de düzenledikleri istişare buluşmasının hazırlığı... Ama başka bir kaynak XXXXXX, “Daha detaylı konulara girildiğini duydum” dedi. Ne kadar detaylı acaba?.. Amerikalılar Türklere Çin’le olan tatbikatları sormuş mudur?.. “Biz sizinle F35 işine giriyoruz, Çin nereden çıktı?” demiş midir?.. Tek bir açıklama yok.
9-İsimleri gizlerken her yerden kaldıralım ki, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın Wikileaks’teki kapatmalarına benzemesin. 27 Şubat 2009’da James Jeffrey’nin yazdığı bir telgrafta önce bir ismi X’lemişler. Bir sonraki cümlede, İran konusunda istihbarat veren kaynağın soyadını Demir diye bırakmışlar. Bir Faruk Demir vardı!.. Genelkurmay’a raporlar yazıyorum diye röportajlar verirdi. Ben buradan mesaj attım, cevap vermiyor. Biri bulup konuşsa da, dinlesek!..
TANIŞ

Haberin Devamı

Referans ID
PAZARyazi105

Haberin Devamı

Yaratılma
10 Aralık 2010

Yayınlanma
12 Aralık 2010

Sınıf
AÇIK

Kaynak
Hürriyet Washington

Yazarın Tüm Yazıları