Paylaş
İşte anlamaya çalışırken, bir şey denemeye karar verdim. Amerikan Devleti’nin en yetkili nükleer enerji uzmanlarından biriyle konuştum hafta
içi. İsmini açıklaması yasak. Ve tıpkı ‘John Malkovich Olmak’ filmindeki gibi... Başbakan’ın tarzına... Kafasına uygun... Esnaf ağzıyla nükleer santral alışverişine çıkmış devlet adamı soruları sordum. Yadırgamadı konuştuğum kişi. Hiçbir sorumu küçümsemedi. Ve en sonunda da... Ortaya Amerikalıların ‘idiot proof’ dediği türden... Hap gibi bir bilgi bütünü çıktı. Beş yaşındaki çocuğun bile anlayacağı basitlikte bir rehber. Bilmiyorum. Belki de doğrusu budur!..
Ne durumda Japonya’daki kriz?
- Çok kritik. Elimizdeki verilere göre reaktörlerin arasında çalışanlar saatte 40 REM radyasyona maruz kalıyor. Normalde insan için yıllık limit 5 REM’dir.
Nasıl takip ediyorsunuz?
- Uydularla izliyoruz. Japonların elinde böyle bir imkân yok. O yüzden durumun ciddiyetini onlardan daha iyi analiz ediyoruz.
Şimdi biz de bir nükleer santral yapacağız. Yapmayalım mı?
- Yapın. Önemli olan iyi bir reaktör dizaynı olması ve güvenliğin sağlanması.
Ruslardan alacağız. Tipi VVER-1200. Nasıldır?
- Daha önce hiç denenmemiş bir sistem. Ama ben nükleer işinde Ruslara pek güvenmem.
Niye?
- Çernobil’de yaptıkları hata yüzünden. O kaza aptalca bir test sırasında oldu. Daha kötüsü, kazayı saklamaya çalıştılar. Yine biz uydulardan gördük.
Toplam 20 milyar dolara çıkartacağız ama.
- Tanesi 6 milyar dolardan 4 reaktör, 24 milyar doları bulur.
Güvenlik konusunda iyi garantiler verdiler. İşletme kusursuz çalışacak.
- Yakıt onlardan, işletme onlardan... Niye kendiniz işletmiyorsunuz? Bu, bir ülkenin sinir sistemini başkasına emanet etmek demek. Politik koza dönüşür.
Türkiye’de yeterli nükleer enerji uzmanı var mı?
- Hayır yok. Nükleer santrali olmayan ülkenin nükleer enerji uzmanı olmaz. F16 kullanmadan F16 pilotu olunur mu? Ama 10 mühendis seçer eğitime yollarsınız. Santralin inşaatı sürerken işi öğrenirler.
Kim verecek o eğitimi?
- Parasını verirseniz Amerika da sağlar bunu Fransızlar da. Hatta dizaynı illa Ruslar yapacaksa, yapım anlaşmasına şart koyarsanız Ruslar da sağlar.
Türkiye için en iyi dizayn hangisi olur?
- Babcock&Wilcox’un Bechtel ile birlikte ürettiği ufak reaktörler çıktı. Yerin altında. 125 MW. Her şehre bunlardan birinden kurulsa daha güvenli olur.
Maliyeti ne?
- Bir reaktör için 2 milyar dolar.
İyi de 1000 küsur MW 6 milyar dolarken. Pahalı.
- Güvenliğine veriyorsunuz o parayı. Üstelik daha hızlı kurup daha kolay işleteceksiniz.
Büyükler arasında en iyisi ne?
- Bence şu anda en iyi dizayn Fransızların (Areva) elindeki. Üçüncü Jenerasyon. EPR deniyor. Evolutionary Power Reactor.
Siz kullanıyor musunuz?
- Bizde 104 tane reaktör var. 69’u PWR (Pressurized Water Reactor), 35’i BWR (Boiling Water Reactor).
E niye yapmıyorsunuz?
- 1980’lerden beri bizde yeni nükleer reaktör inşaatı başlamadı. Belki şimdiden sonra.
Yakıt meselesi var bir de. Onu ne yapacağız?
- Yakıtı koyunca 2 yıl gidiyor. O çok önemli değil.
Yakıt bağımlılık yaratmayacak mı?
- Tabii anlaşma yapacaksınız. Yakıtı kimden temin edeceğiniz belli olacak.
Ya atıklar?
- O çevrecilerin büyüttüğü bir mesele. Atık konusu, güvenlik risklerinin yanında, nükleer enerji tartışmasının bence en önemsiz kısmıdır. Çok ufak hacimler.
Bilim adamının da muhalifi lazım
Bir elektrik mühendisi elektriğe karşı olur mu!.. Ya da bir bilgisayar mühendisi bilgisayara!.. Olmaz. Zaten karşı olmak da çok uç bir tarif. Ancak yine de... Ben bugün bilim adamlarının üstlerine düşen en büyük görevin, çalıştıkları alanda sorumlu davranabilmek olduğuna inanıyorum. İlerleme diye sunulan teknolojik dönüşümün bedelini de dikkate alabilme becerisi... Bir muhbir aradım hafta içi. Konuştuğum kişi devlet görevlisiydi. Onun anlatması zor. Bana nükleer enerjiyi eleştirel değerlendirecek, içeriden bir fizikçi gerekiyordu... Virginia’da yaşayan Dr. Ivan Oelrich’i buldum.
İlki esnaf işi... Bu ise, meselenin daha sofistike boyutu. Oelrich’den öğrendiklerim de şunlar oldu:
- Öncelikle herkes kabul etsin. Dünyadaki hiçbir reaktör, bir depremi hasarsız atlatamaz. O yüzden bir nükleer santral kurarken asıl amacınız hasardan kaçınmak değil, sızıntıyı önlemek olmalı.
- Japonya olayı Türkiye’ye birkaç açıdan ders. Orası da deprem kuşağı. Ve evet, bütün deprem önlemleri alınmış. Ancak ilk hatayı jeologlar yaptı. Bu kadar büyük bir deprem beklemediler. İkinci hatayı ise jeologlar yüzünden oşinograflar yaptı. Böyle bir tsunami ummadılar.
- Santral depremin etkisini atlattı. Sistem kendini korudu. Ama ne oldu? Hem deprem hem tsunami bir araya geldi ve kombine bir etki doğdu. Santrali de bu ikisinin kombinasyonu diz çöktürdü.
- Nükleerde en kötü senaryoya hazır olacaksınız. Gerçekleştiğinde kaynaklarınızın yok olacağını da bileceksiniz. Türkiye’de böyle bir deprem oldu, diyelim. Santrale İstanbul’dan yardım götüremeyeceksiniz.
Paylaş