Rock’n Coke’un beşinci yılı olmuş. Türkiye’nin H2000’le başlayan büyük çaplı festival macerasının üzerinden tam yedi yıl geçmiş.
Açıkçası, Türkiye koşullarında "ben bir festival yapacağım" diye yola çıkıp elinde sponsorluk dosyası, kapı kapı dolaşmak pek akıl kárı bir iş değil artık. Çünkü festival dediğinizde, onlarca grubun Türkiye’ye gelmesinin maliyetiydi, mekándı, tanıtımdı, şuydu buydu derken, bütçeler öyle bir noktaya ulaşıyor ki; "paranın şu kadarını sponsordan alırız, gerisini de biletten çıkartırız" diye hayal kurarsanız, af buyurun fena halde şapa oturursunuz. Maalesef geçtiğimiz yedi yıl bunun örnekleriyle dolu. Sonrası borç harç...
Büyük sponsorlara, festival markası yaratacak şekilde devamlılık arz eden organizasyon hizmeti vermekten başka bir çıkar yol yok.
Rock’n Coke bu anlamda; tutarlılığı, devamlılığı ve sağladığı güven itibariyle Türkiye’nin en güçlü festival markası olmayı başardı. Üstelik küresel bir marka olan Coca Cola için yerel bir başarı olmanın çok ötesinde bir değer üretti. Geçtiğimiz beş yılda Türkiye’ye gelmemiş çok büyük isimleri Hezarfen Havaalanı’nda sahneye çıkartmasından daha önemlisi gerçek anlamda bir festival kültürü yarattı, çıta belirledi.
Sözü çok uzatmadan Rock’n Coke 2007’ye gelelim. Ben bu yılki line up’ı (sanatçı listesini) kendi adıma beğendim. Sevenlerin çok sevdiği Badly Drawn Boy, her ne kadar aynı kadro değilse de uzun süredir beklediğimiz Smashing Pumpkins, varsın tek başına olsun dediğimiz Chris Cornell, yine dinlemeye can attığımız Manic Street Preachers, son dönemde büyük ses getiren Franz Ferdinand; bu azımsanacak bir kadro değil.
Ama bakıyorsunuz, normal koşullarda evden çıkıp, yağmur ihtimaline karşın Hadımköy yollarına düşmek için bilmem ne plazadaki iş arkadaşlarından birinin "kesin ordayız" demesini bekleyen, "o zaman mevzunun dışında kalmayalım orda olalım" diye düşünmesi muhtemel o büyük kitlenin motive olmasını sağlayacak gruplar değil hiçbiri. Peki o gruplardan kaç tane kaldı? Bir U2, bir Red Hot Chili Peppers, bir Radiohead; işin pop ve hiphop tarafını saymazsak, böyle maalesef...
İşte bu nedenle Rock’n Coke’un bir yandan işin uluslararası tarafındaki çıta yüksekliğini korurken, festivalin potansiyel açılımlarına da kafa yorması gerekiyor. Bunlardan bir tanesi, bu yıl Within Temptation’la açtıkları yoldan devam etmeleri. Pekálá, önümüzdeki Rock’n Coke’ta bir heavy metal sahnesi söz konusu olabilir.
İşin bir de Türk sanatçılar boyutu var. İşin en başından grupların, Rock’n Coke’a özel performanslar hazırlamak konusunda motive edilmeleri gerekiyor. Tabii kimi hangi saatte çıkarttığınızın da büyük önemi var.
Bu seneden örnek verecek olursak, anlamakta güçlük çektiğim birkaç nokta var. Teoman vs Rashit projesinin kıymet-i harbiyesi nedir? Teoman nasıl böyle bir şey yapmıştır? Rock’n Coke, bu projeye nasıl o önemli saatte yer vermiştir? Bunca zamandır albüm yapmayan Özlem Tekin’in o saatte sahnede ne işi vardır? Hayko Cepkin kadar etkili sahnesi olan bir ismin ya da Gripin’in o erken saatlerde harcanması doğru olmuş mudur? Seneye Hezarfen’de görüşmek üzere...