İki albüm arasındaki tek ortak nokta ikisinin üstünde de adımın yazıyor olması

İrem Candar’ın bir müzisyen olarak kendini azımsadığını düşündüm hep. ‘Duş’ta... ‘Bana Öyle Bakma’da ya da Teoman’la yaptığı diğer düetlerde... ‘Yoldan Geçen Adam’ adlı şarkısı ‘Behzat Ç.’ zamanı ortalığı yıkıp geçerken... ‘Su ve Ateş’ film müziği olarak ciddi ilgi gören ‘Bilmezdim’i yaptığında ya da ‘Göğe Bakalım’ derken bu hep böyleydi... Şarkılarını yapıp bir yerlere bırakan, sonra gidip dolabının arkasına saklanan bir kız çocuğu gibiydi İrem benim için. İlk albümü ‘Erik Ağacı’ da şarkıları, düzenlemeleri itibariyle takdire şayandı ama O, ortamlarda duramayıp uzunca bir süre uzaklaştı. Kendini aradı, buldu ve güçlü bir albümle döndü. ‘Gül ile Akide’; kendi yazdığı şarkıları söyleyen bir kadının olgunluk albümü. Mevcut anaakım pop şarkı formuna güzel bir meydan okuma olmuş. Çünkü ‘Gül ile Akide’nin ticari şansı olduğuna inanıyorum. Siz ilk video şarkısı ‘Beni Bana Bırakıp’tan itibaren dinleyedurun, ben bu arada kendisine hayat, güller ve akideler üzerine kimi sorular yönelttim...

Haberin Devamı

Hep Teoman’la anılmak seni rahatsız etti mi?
- Etmedi ama kendimi sorgulamamı sağladı. ”Düetçi oldum ben” diye dalga geçiyordum kendimle. Sonra kendi müziğime yöneldim.
İlk albüm ‘Erik Ağacı’ndan ‘Gül ile Akide’ye kadar geçen beş yılda neler değişti hayatında?
- İki albüm arasındaki tek ortak nokta, ikisinin üstünde de adımın yazıyor olması. Çünkü o günden bugüne hayatımdaki insanlar, dinlediğim müzikler, yaralarım, hayallerim tamamen değişti. Ruhum hallerden hallere geçti ve şu anda en mutlu olduğum ‘kendim’e evrildim. Bunun müzikal çıktısı da oluyor elbette.
İki albüm arasındaki tek ortak nokta ikisinin üstünde de adımın yazıyor olması

Nasıl hatırlıyorsun ilk albümdeki kızı?
- Bir kalıba sokulmuş gibi hissediyordum kendimi. Beklentiler ur gibi büyümüş, müziğim gölgesinde kalmıştı. PR gezmeleri beni bunaltıyordu. Zoraki gidilen partilerde üzerimdeki tüm gözler kemmiş gibi geliyordu. Stresli bir kızdı yani o kız. Sırtında büyük bir yük vardı.
Neden bu kadar uzun süre beklettin bizi?
- Aslında ‘keyfimi’ bekledik. Ben de bekledim. Beklemek ne zor biliyor musun? Belirsizlik çünkü. Bir an geliyor, her şey manasını yitiriyor. “Ben şarkıcı mıyım, neciyim ben, bir şey olmak zorunda mıyım, niye şarkı söylüyorum ben” gibi sorulara cevap bulamadığımda en dibe indim. Oradan yine müzik çıktı.
Sonra ne değişti de albüm yapmaya karar verdin?
- Temel meselemin insanlara sevgimi vermek olduğuna karar verdim. Elimde bunu yapabilecek en kuvvetli araç nedir? Sesim. Bunu bulmam biraz zaman aldı. Beni beklediğiniz için teşekkür ederim.
‘Gül ile Akide’den söz edelim o zaman...
- Önce sadece akustik piyano-vokal olarak kaydetmeyi düşündüm şarkıları. Çünkü tek başınayım ve işi doğru şekilde yönetecek birilerini aramaktan yorulmuştum. Sadece şarkılarımla ilgilenmek istiyordum. Derken yolum; ‘Ses Sanayii’ndeki müzisyen dostlarla kesişti. Tamamen organik/analog kafayla, aceleye getirmeden yapmak istedik albümü. ‘Gül ile Akide’nin şarkıları, birinin aklına tatlı hayaller getirir, derdinden uzaklaştırır, yüzünü güldürürse benden mutlusu yok o zaman.
Albümün ticari karşılığı olacağını düşünüyor musun?
- Ticari olarak başarılı olmasından ziyade insanların bu parçalarda kendilerinden bir şeyler bulması benim için önemli. Sorunun cevabına gelince ‘Gül İle Akide’nin ticari karşılığını alacağını biliyorum.
İki albüm arasındaki tek ortak nokta ikisinin üstünde de adımın yazıyor olması

İrem Çandar Gül ile Akide Garaj Müzik ( 5 üzerinden 3.5 yıldız)

Yazarın Tüm Yazıları