Candan Erçetin’i yirmili yaşlarındayken Eurovision’da, Klips ve Onlar’ın kızlarından biri olarak gördüğüm ilk anı hatırlıyorum. O günden yaklaşık on yıl sonra ilk albümü ‘Hazırım’ı çıkardığı günü de... Hazır olmakta neden bu kadar geç kaldığını o zamanlar düşünmüştüm, yanlış hatırlamıyorsam. Hálá da o on yıl için üzülürüm.
İlk albümden bugüne bir o kadar daha zaman geçti. Candan Erçetin’in en önemli özelliği, ilk günden bugüne duruşundaki tutarlılığı ve profesyonelliği bozmamış olması. Öyle ‘Makedon kanı, Fransız kültürü’ türünden hiç hazzetmediğim geyik muhabbetlerine girmeyeceğim ama; hem sıcacık hem de olması gerektiği kadar mesafeli, kendi gibi bir kadın Candan Erçetin.
Ne televolesine denk geldim, ne sevgilisinden söz ederken gördüm.
Albümüne klip bile çekmeden çatır çatır sattığına tanık oldum. İşe başka bir pencereden bakacak olursak, dünyada ‘adult contemporary (orta yaş ve üstü)’ tabir edilen kategorinin Türkiye’deki boşluğunu çok iyi değerlendiren projeler üretti. Kuşkusuz Türk popüler müzik tarihi içinde önemli bir yer edindi kendine.
Peki son albüm ‘Melek’ bu öykünün neresinde duruyor? Öncelikle dumanı henüz tütmekte olan aşk acılarını, terk etmeleri, aldatılmaları ve tabii baş edişleri ilmek ilmek dokuyan ve her şeye rağmen yalnız olabilmenin kudretini fark etmiş bir kadın albümü. Sözüyle, müziğiyle, modern ama sade düzenlemeleriyle tutarlı ve kendinden emin bir sound’u var.
Alper Erinç şarkıya kendi damgasını vurmak yerine, kimin albümünü düzenlediğini unutmadan tıkır tıkır işini yapıyor. Şarkıları sözlerin kronolojisine göre dizecek olursak da albüm aslında tek bir hikaye anlatıyor.
ÇORBADA BENİM DE TUZUM OLSUN
Candan Erçetin, malumunuz klip seçimlerini dinleyiciye bırakmayı tercih ediyor. Bu durumda ben de çorbaya bir miktar tuz koyayım.
Şimdilik ‘Melek’ açık ara önde ancak ‘Canı Sağolsun’, ‘Bahane’ ve ‘Bu Sabah’ da vitrinde güzel durur. Onlar dışında ‘Sitem’, ‘Meğer’ ve ‘Yaşıyorum’a da dikkat çekmek istiyorum.
Erçetin’in rap’çi Ceza ile birlikte yorumladığı ‘Şehir’, albümde güzel bir renk ama Eminem ve Dido’nun ‘Stan’ örneğindeki gibi bir albümü sırtlayacak güçte bir şarkı değil.
Albümün ruh bütünlüğü içinde hak ettikleri yere cuk oturan iki Türk sanat müziği eseri ‘Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar’ ve ‘Bir Yangının Külünü’ ise damakta güzel bir tat bırakıyor.
Ancak yine de bir uyarı: ‘Ağlıyor musun’un nakarat melodisi, Nilüfer’in söylediği Fahir Atakoğlu ve Şehrazat ortak yapımı ‘Beni mi Buldun’un nakarat melodisine fena halde benziyor. İlk dinleyişte bir hit adayı gibi gözükmekle birlikte en azından Pop Virüs tarafından kişisel bir vetoyu hak ediyor.