Önceki hafta burada yayımlanan "Eş durumundan denize kavuşamayanlara önerilerimdir" başlıklı yazı dalga dalga büyüdü ve sonuçta kadın-erkek ilişkilerine, eşitliğine dek uzanan bir 21. yüzyıl tartışmasının başlangıcını oluşturdu.
Yazıda sözü geçen eşlerin "kadın" olduğu algılamasından hareket eden erkeklerin erkekçe yorumları ortalığı karıştırınca, Yelkenciler Lokali’ndeki erkeklere çok sıkı bir kadın ayarı yapıldı.
Yani anlayacağınız, yazarınız eş durumundan denize kavuşamayanlara yaptığı önerilerle ciddi bir soruna parmak basmış bulunuyor. Bilerek muallákta bırakılan eşin cinsiyeti ise muallákta kalmayı sürdürecek çünkü konu çetrefilli ve netameli.
*
Yelkenciler Lokali’ndeki yazışmalar, teknesinde kalp krizi geçirdiği için kaybettiğimiz Fikret Kızılok’a atfedilen şu sözlerle başladı: "Bir de denizde paslanmayan bir hanım bulsam." Kızılok, belli ki çelikten eşi bulmuş ama paslanmazını arıyormuş. Çelik konusunun önemi şu: Teknelerde kullanılan çeliğin paslanmazlık derecesini ortaya koyan numaralar vardır. Çelik 304 ya da çelik 316 gibi. Kötü çelik mıknatısla anlaşılır. Makbulü 316’dır ki, mıknatıs işlemez. Mıknatıs işlemeyen çelik, paslanmaz, pas akıtmaz, teknenin makyajını bozmaz. Kızılok, zahir, makyajı akmayan çelik 316 tip kadın istermiş.
Şu cümlelere ne demeli: "Tekne sahibi olan veya olmayan evlilere geçmiş olsun. Evlilik aşamasına gelmiş bekarlar bence yazıyı iki kere okusunlar. Ne gerek o kadar efor sarfiyatına, önce alırsın tekneni aslanlar gibi. Sonra biri çıkar da ’Ben nerde güneşleneceeeemmm’ derse eğer, ’Bütün meralar, çayırlar, çimenler senindir güzelim’ dersin. Geçersin dümene, basarsın yelkenini, alırsın bir yudum rakından dudaklarındaki tatlı tebessümle. Ben öyle yapıyorum. Fevkalade öneririm." Bu cümlelere ancak şu eklenebilir: Gerçek ad vermeden Yedi Denizler rumuzu ile yazıldığı için hükümsüzdür.
Bir başkası, Ali Egeli ise önce, "Sevgili denizsever kardeşim. Bu kadar uğraşmaya ne gerek var. Tekneyi alırsın, hanımı boşarsın, tekne seven bir hanım alırsın veya hiç almazsın" diyor ama hemen ekliyor. "Şaka..." Şaka ya, şaka tabii! Bakarsın bir gören, bir okuyan olur.
"35, 38, 40 ve 44 feet de kifayetsiz kalıyor mekan anlamında; 440 olsa değişmez. Yaşadıklarımdan çıkardığım, geniş çevremde de gördüğüm tekne+kadın olmuyor. Bir Viking atasözü der ki: Teknede kadın varsa pusulaya bile güvenme. Bu nosyonun dışında bulunan hanımları tenzih ederim. Okluk’tan herkese sevgiler" diyen ve yedi yıldır denizde yaşadığını ekleyen Ali Geyveli’ye kadın ayarı Bikem Ekberzade’den geliyor hemen: "Benim de bir sürü ’erkek’ klasmanında arkadaşım var, üç dakikadan fazla dayanamazlar. Bırakın kamarayı, güvertede bile. Geçen sene denizci geçinen koskocaman bir adam bir tekneyi Bodrum’dan İstanbul’a taşırken yerlere serildi. Ben ise mutlu mesut makarna yapıp güvertede suratıma vuran dalgalarla yiyordum yemeğimi."
*
Zaten sorun bu değil mi; kadınları, pardon eşleri tekne ve deniz konusunda ikna etmek. Kimsenin kuşkusu yok, eşlerin özellikle kadın olanların uyum yeteneğinden.
Halki’yi aldığımızda Bodrum’dan İstanbul’a getirirken ilk kez bindiği bir yelkenli teknede yediğimiz sert havada yıkılmadı eşim. Ben... Ben... Ben ise; erkek tipi bir insan olarak söylemek istemiyorum ama, Bodrum-Kuşadası etabını kulağımın arkasına yapıştırdığım ve işe yarayan dengeleyici bir bant ile tamamlayabilmiştim.
Neyse, geçelim; Bikem Ekberzade’ye ve tekneye binmeyi kabul eden tüm kadınlara, pardon eşlere selam göndererek.
Atlas Okyanusu Rallisi bu yıl olaylı bitti
Atlas Okyanusu’nu Doğu’dan Batı’ya aşma sezonu tamamlandı. Fırtına ve kasırga mevsimi başlamadan önce yapılan 21. Atlas Okyanusu Rallisi rekor katılım ve rekor geçiş süreleriyle tarihe geçti geçmesine ama açık denizde terk edilen iki, sahibi tarafından deniz trafiğini engellemesin diye batırılan bir tekne ile anılara kazındı. Şimdi, bu durumun nedenleri tartışılıyor. Eksik olan ne? Denizcilik mi, deneyim ve bilgi eksikliği mi, yoksa şans mı?
Bu yılki Atlas Okyanusu Rallisi’ne tam 223 tekne katıldı. Bu kesinlikle büyük bir rekor. Yelkenciliğin son yıllardaki hızlı gelişiminin en önemli işaretlerinden biri. Katılan tekneler çeşit çeşit; büyüğü, küçüğü, klasiği, moderni, kiralık olanı, sahipli olanı...
Ve belli ki, bu maceraya atılan insanlar da çeşit çeşitmiş.
Yachting World Dergisi’nde aktarıldığına göre, Camper & Nicholson yapımı, Nicholson 32 Compromise’in sahibi Kanadalı Jos Brosnan, Atlas Okyanusu’na açıldıktan sonra depresyona karşı kullandığı ilaçları almayı bırakınca şiddet eğilimleri göstermeye başlamış. Dünyanın büyük yelkenli teknelerinden biri olan 80 metrelik Mirabella V, ekibin yardımına yetişmiş. Antigua’ya gitmekte olan Mirabella V, Brosnan ile birlikte ekipte tesadüfen bulunan doktoru alınca, ekibin son üyesi teknede yalnız kalmak istememiş ve güzelim klasik Nicholson 32, seyir ışıkları yanık ve salon masasında bir kısa notla Atlas Okyanusu’nda terk edilmiş. Mirabella V’in Kaptanı David Dawes, "Adamın gözleri önünde evini batıramazdım" diyor.
Bir diğer örnek de Belçika bayraklı Allegria yatından arka arkaya üç kez denize atlayan ve sonunda İngiliz firkateyni HMS Lancaster’e teslim edilen bir İngiliz... 30 yaşındaki, adı verilmeyen bu İngiliz’in de depresyona girip, şiddet eğilimleri gösterdiği ve sonunda tekneden atladığı anlaşılıyor.
YEDEĞE ALAMADIK BARİ BATIRALIM!
Bunlar insan arızası kuşkusuz. Kanarya Adaları ile Karayib Denizi’ndeki Santa Lucia arasında yapılan Atlas Okyanusu Rallisi’ne katılan bazı tekneler, örneğin ekipleri eksik kalınca, bazen suyun öte yakasına macerayla geçmek için fırsat arayanları ekibi tamamlamak amacıyla ekibe dahil edebiliyor. İngiliz savaş gemisine teslim edilen genç İngiliz’in bunlardan biri olup olmadığını bilmiyorum ama öyle çıkarsa da şaşırtıcı olmaz.
Bir de tekne arızaları var.
Fransa bayraklı Bavaria 35 Arnolf’un dümeni, büyük ihtimalle bir balina tarafından parçalanınca, 71 ve 65 yaşındaki iki deneyimli denizciden oluşan ekip değişik yöntemler denemelerine rağmen düzgün bir rota tutturamayınca tekneyi terk etmeye karar veriyor.
Bir diğer örnek de, yine dümen sorunu yaşayan bir tekneye ilişkin. Eğitim seferine çıkan yelkenli Tenacious gemisinin ekibi, dümen sorunu yaşayan Jeanneau Sun Odyssey 43 tipi Zouk yelkenlisinin ekibini kurtardıktan sonra, bağlayıp yedeğe almak hava şartları nedeniyle mümkün olmadığından tekneyi batırıyor.
Katılanlara göre, düzenli, sürekli ve uygun rüzgarda yapılması nedeniyle belki de en keyifli Atlas Okyanusu geçişi olan bu yılki Ralli’de yaşananlar ve özellikle tekne arızaları nedeniyle yapılan ekip tahliyeleri, yelkenciliğin yaygınlaşmasıyla birlikte denizcilik becerilerinin azaldığını söyleyenlerin seslerini yükselteceğe benziyor. Geçiş öncesinde herkesin teknelerini hazır hale getirdiğini ama ekiplerin kendilerinin hazır olmadığını belirtenler, "Dümen arızası nedeniyle tekne terk edilmez. Okyanus’ta küçücük bir noktaya odaklanırsanız tabii sorun doğar. Ama ben karşı kıyıya ulaşacağım, Grenada da olabilir, Florida da. Direğiniz bile kırılsa, o koşullarda günde 100 mil yapabilirsiniz" demekte.
MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ
Burada üstü örtülü olarak eleştirilen, bir yanda toplu geçiş fikrinin yarattığı sahte güvenlik duyguları, diğer yanda da tekne sistemlerine, onların bozulmazlığına duyulan büyük güven.
Yani bu yıl yapılan Atlas Okyanusu Rallisi, gelişen yelkencilik madalyonunun öbür yüzünü de gösterdi. Belki de bakarsınız organizatörler, önümüzdeki yıllarda yalnızca tekneler için sıkı şartlar koymakla yetinmeyip, ekipler için de Heyet Raporu isterler.