Tekne fuarlarında neler oluyor

Tekne fuarları hayal yolculuklarına çıkmak için idealdir.

Kimileri denizdeki küçük adacıklarını arar fuarlarda, kimileri küçücük dünyalarını. İyi fuarlarda her hayale uygun ürün bulabilirsiniz.

Eylül ayı fuar ayıdır Avrupa’da...

İngiltere’nin Southampton fuarı ile Monaco’daki fuarlar birbirinden çok farklı aslında.

Yarın bitecek olan Souhampton daha bir orta sınıf fuarı; orada görünmüş olmanın kimseye yararı yok. Ama hafta içinde kapanan Monaco’daki fuar ’oradaydım’ diyerek görünme çabasındakilerin buluşma yeri. Örneğin bu yıl yine Rus zenginlerin gürültüyle boy göstermesi, milyonlarca Euro alışveriş yapması bekleniyordu Monaco’da.

*

Southampton Fuarı’na birkaç kez gittim. Denizde yapılıyor bir kere. Tekneler marina düzeni sıralanıyor ve isteyen istediği tekneyi biraz sıra beklemeyi göze alıyorsa, gezip inceleyebiliyor. Kimin alıcı, kimin bakıcı olduğunu şıp diye anlayan şirket temsilcileri kimseyi kırmıyor. Ne de olsa, bugün bakan, yarın alabilir.

Bu yıl Southampton’da 31 yeni tekne sergileniyor.

Beneteau yeni tasarımları ile dikkat çeken Oceanis serisinin en küçük modeli 37’yi ilk kez Southampton’da sergiliyor örneğin. Ucuzcu Alman Bavaria’nın 31 ve 33 modelleri ile pahalı Alman Dehler de 34 modelini ilk kez burada gözler önüne çıkartıyor. Küçük teknelerin öne çıkmaya başlaması kaliteli tasarım ile iç hacmi büyük ama kendisi küçük teknelerin yeğlendiğini gösteriyor. Türkiye kıyıları birkaç yıl sonra bu teknelerle dolmaya başlar.

Najad’ın 570’i ve Sweden Yachts’ın 54’ü, "Param da var, zevkim de" diyenlerin yelkenlileri. Bu teknelerle marinada da durulsa, yedi denizler de aşılsa, hem içinde yaşarken, hem de bakarken büyük zevk almamak mümkün değil.

*

Monaco Fuarı ise, dedim ya, bana biraz görgüsüz geliyor. Burada deniz ve denizcilikten çok lüks yaşam ağırlıklı bir pazarlama faaliyeti var.

Motoryatların daima ağırlık taşıdığı bu fuarda sergilenen tekne sayısı 800. 35 metreden büyük tekne modellerinin sayısı geçen yıla göre 2 katına çıkmış.

Megayatlara ve küçük boy teknelere ilginin eş zamanlı olarak artması, sayıları çok artan Rus milyarderlere dönük bir sektörün oluşup geliştiğini ama aynı zamanda özellikle Avrupa’da orta sınıfın alım gücüne uygun ama kötü olmayan küçük teknelerin önemini koruduğunu gösteriyor.

Monaco’daki en büyük tekne 50 metrelik Mangusta 165. En ilginç tekne ise 17.5 milyon Euro’ya satılan Wally 118.

Adını modern yelkenli tekne tasarımları ile duyuran Wally, Monaco’da 50 metrelik bir yelkenli siparişi aldı. Tabii mal sahibinin kim olduğu bilinmiyor. Bu teknenin, süratten ödün vermeden konfor arayan bir müşteri için yapılacağı açıklandı. Bu nedenle de hızının 20 deniz milini bulacağı belirtiliyor.

Müzelik tekne Wally 118

Bu tasarımı ile çok şaşırtan bir tekne.

Dar, sert açılı ve kara camlı; deniz üzerinde yabancı gibi duruyor o nedenle. Deniz dışı bir canlı gibi; umduğumuz organik görüntü yok.

Motor gücü olağanüstü; 16.800 beygir üreten türbinleri su jeti ile 60 deniz mili hız yaptırıyor bu tekneye.

Denize ineli 3 yıl olmasına rağmen, henüz cesaret edip alan olmamış ki, Monaco fuarında sergilendi; etiketi 17.5 milyon Euro.

San Francisco Modern Sanat Müzesi’nde, Hollywood tarafından beslenen şık, sağlıklı, güzel ve zengin görünümün irdelendiği bir mimari ve tasarı sergisinin denizden çıkıp gelmiş tek unsuruydu.

Ferrari’nin test tünelinde modeli denenen, tamamen cam elyafından üretilen Wally 118, bukalemun gibi renk değiştiren özel bir boya ile her açıdan, günün her saatinde farklı bir görünüm veriyor. Görünen rengi koyu yeşil.

İçi ise, fotoğraflara bakılırsa çok modern.

Sonuç olarak, 3 yıldır kimse satın almadığına göre Wally 118 gerçekten cesaret isteyen bir tekne. Ama müzelik bu teknenin Wally’e ilham verdiği benzer bir teknenin, Wally 70’in denize inmesi ile ortaya çıkıyor.

Wally’nin süperyat kavramına getirdiği yorumlar, başta çok yadırganması ama bazı unsurlarının artık benimsenmeye başlanması ile kabullenildi. Zaten dönüşüm ve yenilik bu demek değil mi? İlk olmak ve benimsenilmek.

Motoryat reklamlarının dili

Southampton ve Monaco fuarları nedeniyle uluslararası yelken dergileri sayfalar dolusu reklamla çıktı.

Üşenmedim; hepsine tek tek baktım.

Reklamlar muhtemel alıcılara verdikleri sözleri anlatır.

Tabii Monaco Fuarı ile ilgili özel sayı yayınlayan Boat International’daki reklamlar daha ilginçti.

Örneğin, motoryat üretici Princess, 21 metrelik ’küçük’ teknesini, "Yaşam hızında yolculuk yapın" sloganı ile pazarlıyordu. Aklıma gelen soru şu oldu hemen: Yaşam hızında yolculuk yapılacaksa, denize çıkmanın alemi ne?

Benetti’ye göre, "Benetti mükemmeliyetin esansı" idi. Eski usul pompalı bir esans şişesinin içinde bir motoryat görseli... Çok klasik ve çok sıradan değil mi?

Almanya ve Hollanda’dan markalar tekne özelliklerini ortaya çıkartan reklamlar yayınlarken, Azimut, "Gücü hissedin. Demirliyken bile" diyordu. Yine bir güç gösterisi anlayacağınız.

Paranın gücü ve deniz ilişkisini, biraz da az vergi ödeme çabalarına atıfta bulunarak kurgulayan Fairline 40. yılında, "Bazı varlıklarınızı offshore yapmanın tam zamanı" diyordu.

Hızlı teknelerde, balıkçı Amerikan Nordhavn’ın "Dünyanız ne isterse" slonganı bana en yakın gelen slogandı. Bu tekneler denizci ve pratik teknelerdir. Yükselen Türk yat sanayiinin şirketleri de pazarlamaya önem verdiklerini reklamlarla gösteriyorlardı. Peri Yacht, Kobra Yacht ve Dünya Yacht’da büyük ilanlar yayınlamışlardı.
Yazarın Tüm Yazıları