Geçen hafta Yardımcı Doçent Dr. Ceyda Ilgaz Büyükbaykal'ın Hürriyet'te yer alan bir film haberiyle ilgili eleştirisini aktarmıştım.
Okur Ilgaz Büyükbaykal, Persler ile Yunanlılar arasındaki bir savaşın anlatıldığı filmin adının 300 Ispartalı olarak yazılmasını eleştirmiş ve doğrusunun 300 Spartalı olduğunu belirtmişti.Dış Haberler Müdürü Ayşe Özek Karasu'dan bu eleştiriye bir yanıt geldi. Özek Karasu, "300 Ispartalı doğrudur" notu ile gönderdiği mesajda şunları yazıyor: "İtirazın filmin vizyon adına mı, yoksa etimolojik mi olduğu tam anlaşılmıyor. Bence her iki durumda da hata yok. Okurumuz, okul kitaplarında ve Meydan Larousse gibi kaynaklarda Yunan site devletinin 'Isparta' şeklinde geçtiğini görebilir. Yunanca’dan alınmış 's' ile başlayıp sessiz harf ile devam eden sözcükler Türkçe'de başına sesli konularak kullanılır; istavrit, iskorpit, ıstakoz, istavroz vs gibi. Filmin vizyon adının doğru yazılması konusunda okur haklı olabilir. Ancak vizyondaki hatalı çevirileri tekrarlamak zorunda mıyız acaba? Mesela 'İsa'nın Çilesi' - The Passion of the Christ- filminin adını 'Tutku' olarak kabullenmeli miyiz?"Yunanca'dan alınmış s ile başlayan sözcüklerin başına i ya da ı harfleri eklenerek Türkçe yazıldığı ve söylendiği kuşkusuz doğru; ama özel isimlerde bir istisna hep yapıldı. Türkler hiçbir zaman bir erkek adı olan Stavros'u, haç anlamına gelen istavroz diye söylemedi. Sparta da bir özel isim olduğuna göre, aynı istisna söz konusu olamaz mı? Dil bilimci değilim; yalnızca soruyorum.Kuşkusuz bu geçerli soruların, en azından doğrudan Hürriyet ile ilgili olanlarına, ivedilikle bir yanıt bulunması gerekli. Bu açıdan bakıldığında, Hürriyet'in, sözcüğün doğrusu konusunda bir karar verip bunu uygulaması, okurların haklı beklentisi; çünkü gazetede iki sözcük de kullanıldı. Okur Ilgaz Büyükbaykal'ın eleştirdiği Ispartalı şeklinde de, Spartalı şeklinde de. Önceki cumartesi yayımlanan Keyif ekinin kapağında filmin tanıtımıyla ilgili haberin sunuşunda yeğlenen sözcük Ispartalı değil, Spartalı'ydı. Geçen cumartesi de, üçüncü sayfada "300 Spartalı'da olay" başlıklı bir haber yer aldı. Hürriyet Düzeltme Servisi Şefi Recep Coşkun ise konuyla ilgili,"Ansiklopedilerde sözcüğün her iki yazımı da yer alıyor. Dolayısıyla 'Bu doğru, öteki yanlış' denilemez. Burada bir tercih meselesi söz konusu. Tarih kitaplarında yıllarca Isparta diye okutuldu. Türkçeye uygunluk açısından da Isparta sözcüğü daha doğru. Ancak vizyondaki filmin ismini yazarken orijinalinin korunması gerekir" diyor. Eleştiri yanlış fotoğraf doğruMehmet Penez: "Uzun yıllar avcılık yaptığım ülkemde sürdürebilir av, yasal av, doğa ve çevreci olmaktan gurur duyuyorum. Haberlerinizde araştırma yapmadan hedef belirtici ilkenizi şiddetle kınıyorum. Türkiye avcıları sitesine bir göz atmanızı ve 14 bin üyenin avcılık hakkındaki görüşlerini incelemenizi öneriyorum. En azından özrünüzün üzüntümüze karşılık olacağı beklentisindeyiz. Avcılık, yaban hayatı, çevre ve doğa ile ilgili haber ve yorumlarınızda doğrularda her zaman yanınızda, yanlışlarda karşınızda olacağız."Okur Temsilcisi'nin notu: Bu değerlendirme, Türkiye'de nesli tükenme tehlikesi içinde bulunan bir yaban kedisinin avcılar tarafından vurulmasına ilişkin haber nedeniyle gönderildi. Bu haberde, araştırma yapılmadığı doğru değil. Çekilmiş kare kare fotoğraflar ortada. O nedenle okurun eleştirisi yerinde değil.Haberin başlığı yanlış atılmışSenem Gözgöz: "22 Mart günü yayımlanan 'Berkay’ı yanlış anneye verdiler' başlıklı haberde adı geçen çocuk, haberin içeriğinde de belirtildiği gibi çocuğun velayetine sahip öz be öz annesine teslim edilmiş. Zaten teslim edilmesi talep edilen kişi, üvey de olsa annesi değil, üvey annesinin annesi imiş. Habere atılan başlık, hem anlam açısından tamamen yanlış, hem de anneyi rencide edecek nitelikte. Haberlere cezbedici başlık atmak amaçlanırken, konuyu saptırmayan ve kimseyi rencide etmeyen başlıklar atmaya dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum."Okur Temsilcisi'nin notu: Okur Gözgöz haklı. Bir baba ile Türk Hava Yolları arasındaki bir anlaşmazlığa ilişkin haber, bu başlık ile farklı bir anlam kazanmış.Kaza sonrası fotoğraflara eleştiriGEÇEN haftanın en çok konuşulan konularından biri eski Esenyurt Belediyesi Başkanı Gürbüz Çaban'ın oğlu ve nişanlısının karıştıkları trafik kazasıydı. Kaza sırasında Ferrari F355 otomobili kimin kullandığı konusundaki belirsizlik, bu ölümlü kazanın nasıl gerçekleştiğinin ancak mahkemede anlaşılacağını ortaya koyuyordu.Okurların en çok eleştirdiği konulardan biri olan fotoğraf kullanımında, bu kez de duyarlıydı. Seval Demir,"Söz konusu haberin internetteki linkinde, 'Olay fotoğrafları için tıklayınız' linkine bağlandığında görülen fotoğraflar hiç ama hiç de hoş değil. Bu tarz kanlı fotoğraflar çoğu haberde veriliyor ve bundan her seferinde çok rahatsızlık duyuyorum, ama bu olayda özellikle değinmek istediğim nokta, merhume Ayşe Yamiç'in kaza sonrasında çekilen fotoğrafları. Sağlık ekiplerinin kendisine müdahale ederkenki fotoğrafları çok yakından çekilmiş ve doğal olarak sağlık ekipleri gerekli müdahaleyi yapmak için merhumun üzerini çıkarmışlar. Bu son derece normal bir olay, ancak normal olmayan, bir genç kızın kanlar içinde ve yarı çıplak fotoğraflarına basında bu şekilde verilmesi. Çünkü bu kanlı fotoğrafların haber içeriği yok. Ailenin durumunu düşündüğümüzde, hiçbir anne-baba, kızının kanlar içerisindeki bu fotoğraflarını görmek istemez" diyor. Ve haklı.hurriyet.com.tr'deki bu fotoğrafların kısa sürede kaldırılması, okur tepkilerinin adrese ulaştığını gösteriyor.'Sambacı' rahatsız ediyorZuhal Ertan: "Birçok yazar Brezilyalı futbolculardan bahsederken 'sambacı' sıfatını kullanıyor. (Sambacı golü attı, Sambacı sakatlandı vs.). Brezilyalı bir oyuncunun illa samba bilmesi ya da yapması mı gerekiyor? Bu 'sambacı' sıfatı beni rahatsız ediyor. Bizim de yurtdışında oynayan futbolcularımız var. Onlara da 'çiftetellici' ya da 'misketçi' falan derlerse tuhaf olmaz mı?"Okur Temsilcisi'nin notu: Eleştirinin hangi konuda yapıldığını anlayamadım. İtiraz, Brezilyalı oyuncuların tektipleştirilmesine mi, yoksa gerçekten sambacı olup olmadıklarının bilinmemesine mi? Brezilya'da kuşkusuz herkes samba yapmıyor ama şu söylenebilir; çok kişi samba yapıyor ve bundan da gocunmuyorlar. Okur Ertan'ın eleştirisinde, 'çiftetellici', 'misketçi' falan derlerse tuhaf olacağı belirtiliyor. Bence keşke deseler; en azından Türkiye’de halk kültüründe bu tür dansların varlığından haberdar olduklarını anlardık, yargı ya da önyargılarının yerini belki de bunlar alırdı. Yunanlıların sirtakisini dünya bilir, bizim çiftetelliyi bir tek biz ve Yunanlılar; onlar da ’çiftetelli Turkiko’ derler. Yani, bence sambacı denmesinde etik olarak bir sakınca yok. Gazetecilik açısından tek sakıncası sürekli tekrar edilmesinde. Tekrar, anlam kaybına yol açar çünkü.