Sorun namaz kılmak mı namazın nerede kılındığı mı?

MAYIS ayının başında Hürriyet, laik cumhuriyete dönük tehditleri ciddiye almayan bir politika izlediğini düşünen okurların kuşatması altındaydı.

Önemli bölümü zincirleme mesajlardan oluşan tepkilerde, Hürriyet’in ülkede yükselmekte olan laik muhalefeti ilk başta görmezden geldiği, tepkinin büyüklüğü ortaya çıkınca döndüğü iddia ediliyordu.Belli ki, haziran ayı başka bir kuşatmayla geçecek.Hafta içinde, Hürriyet’in birinci sayfasında yer verdiği ve İstanbul’daki Bağcılar Lisesi’nin bodrum katında bir mescit olduğunu fotoğraflarla gösteren habere çok sayıda okur tepkisi geldi. Bunların önemli bölümü elektronik postayla, bir bölümü telefonla arayarak Hürriyet’e ağır eleştiriler yöneltti.HANGİSİ HAKLI?Konuştuğum okurlardan biri, "Ben sabah namazı için kızımı keyifle uyansın diye, okşayarak güzel sözlerle uyandırıyorum. Namaz farzdır. Neden buna karşı haber yapıp kızları hedef gösteriyorsunuz" derken, diğer mesajlar öfke dolu ve sertti. Örneğin, Mehmet Kırbıyık, "Bugünkü gazetenizin 1. sayfasında verilen ’Lisede Namaz Vakti’ başlıklı haberinizi okuyunca çok şaşırdım. Burası nüfusunun bir kısmı (çoğunluğu olması şart değil) Müslüman olan bir ülke. Kendi inançları gereği bir öğrencinin namaz kılmasının kime zararı olabilir. Bugünkü haberinizi esefle kınıyorum. Bu haberin Genelkurmay’a e-muhtıra için malzeme olarak sunulması ayrıca hayret verici. Yazıklar olsun" diyordu.Her zaman olduğu gibi bir de karşı tarafı var bu olayın. Haberi yaratan görüntüleri çektiren, kızının okulda namaz kılmaya başlamasından hiç de memnun olmayan baba İ.K., "(Kızımın) Bir anda tavırları değişti. Sadece din kitapları okumaya, ilahiler dinlemeye başladı. En son da tesettüre girmek istediğini söyledi" diyor ve ekliyor: "Dine karşı değilim, herkes ibadetini yapabilir ama bunun yeri okul değil."Bir yanda, sabah namazı için kızını şefkatle uyandıran bir baba, diğer yanda kızının, kendi deyişiyle "elinden kaybolmaması" için olayı ortaya çıkaran baba. Hangisi haklı?LAİKTİR, GEREKTİRKonu tam olarak namaz kılınması değil, okurların gösterdiği tepkilerin aksine. Namazın nerede ve kim tarafından kılındığı.Bazı Avrupa ülkelerinde, örneğin İngiltere ile Almanya’da kiliseler okul açıp işletebilir. Çocuklarını bu okullara gönderen veliler, kilise okulunun tedrisatını kabul ederler, etmekle kalmaz, dini inançları gereği benimseyip desteklerler; çocuklarını o okullara göndermelerinin nedeni zaten dini inançlarıdır. Bu ülkelerdeki devlet okulları ise laiktir.Türkiye’de ise dini cemaatler, Cumhuriyet’in kurucu kanunlarından, Tevhid-i Tedrisat Kanunu nedeniyle okul açamaz. Okullar, devlet tarafından açılsın, ya da özel olsun, aynı kanuna tabidir. Eğitim programları merkezden onaylanır. Ve bu nedenle Türkiye’de okullar, laik Cumhuriyet’in okullarıdır. Yani okullarda, din derslerinde namaz eğitimi verildiği haller dışında, namaz kılınamaz, mescit açılamaz. Kaldı ki, 1980 yılına kadar seçmeli olan din derslerinin daha sonra zorunlu hale getirilmesi de tartışılması gereken ama ne yazık ki hiç tartışılmayan bir siyasi karardır.Okulların laik olması gerekliliğinin bir başka nedeni daha var.Bağcılar Lisesi’nde, öğreniyoruz ki, 2 bin civarında öğrenci okuyor. Bu öğrencilerin tamamının kendilerini Sünni-Hanefi diye tanımladıklarını biliyor muyuz? Hayır. CEMEVİİSTERSE!Bölgenin özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, öğrenciler arasında, Alevi olanların da bulunması mümkündür. Onlar da, kendi inançları gereği, okula cemevi açılmasını isteseler ne olacak? Her inanç için ayrı ibadet yeri açılmaya başlanırsa, okulların, sınıflardan değil, ibadet yerlerinden oluşan binalara dönüşmesi engellenemez. Ve bu nedenle de okullar yasal olarak laiktir, laik de kalmalıdır.Gelelim, okur eleştirilerinde tekrarlanan, "kendi isteği ile namaz kılmanın kime ne zararı olur" iddiasına.Birdenbire davranışları değişen, ailesinin değerler sistemini eleştirmeye başlayan ve en önemlisi henüz reşit olmamış bir lise öğrencisinin bu dönüşümünün ailesini rahatsız etmesi doğaldır. Öğrencinin emanet edildiği bir öğretmenin, kendi değerler sistemini, şekli ne olursa olsun öğrencisine dayatması, öğretmenlik görevinin kötüye kullanımıdır. "Dine karşı değilim, herkes ibadetini yapabilir ama bunun yeri okul değil" diyen ve çocuğunu kendi inançları çerçevesinde yetiştirmek isteyen bir baba açısından bu yapılan, emanete hıyanettir.ELEŞTİRİLERHAKSIZTüm bunların ışığında, Hürriyet’e dönük eleştirilerin yerinde olmadığını düşünüyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu gergin ortamda, böyle bir şeyin ortaya çıkması değil, böyle bir şeyin yapılmış olması asıl sorundur. Ve bu sorunu çözmesi gerekenler, Hürriyet’i bu haber nedeniyle eleştirenlerdir; çünkü bu tür olaylar veli İ.K.’nın kaygılarını, çok daha geniş bir kitle açısından tetiklemekte, onların korkularının sağlaması olmaktadır.Özgürlüğün iki boyutu bulunur: Bir şeyi yapma ya da yapmama özgürlüğü. Kimsenin kimseyi zorlamadığı ideal bir dünyada, aynı şeyi yapanlar ya da yapmayanlar huzur içinde bir arada yaşarlar.Hürriyet’i bir gün şeriata prim veren, öbür gün İslam düşmanı olarak algılayan ve buna çok katı bir şekilde inanan okurların bulunduğu bu ortam, ne yazık ki Türkiye’nin, henüz o ideal dünyaya hayli uzak olduğunu bir kez gösteriyor.
Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları