HER hafta gelen yüzlerce mektup içinden bazılarında bu köşeye yönelik benzer eleştiriler yer alıyor. Örneğin Bahtiyar Çiçek, "Eleştirilere soru cevap şeklinde yer vermiyorsunuz bence kendi kafanıza göre yönlendirip, kendi doğrultunuzda bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Hürriyet okurlarının eleştirilerine daha çok yer verirseniz, ben sizin o zaman gerçek bir okur temsilcisi olduğunuzu anlarım" diyor.
Okur Temsilcisi, kuşkusuz, okur mektup-larının tümünü değerlendirir ama gelen her mektubu yayınlamaz. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, gelen okur mektup-larından birbirine benzeyenleri, dikkat çekilen noktanın önemine göre, gruplandırıp, tek ya da birkaç mektupla örneklemek kaçınılmaz, çünkü konu çok ve bu konuları değerlendirecek alan sınırlı. Bahtiyar Çiçek’in mektubu benzer düşünceleri dile getiren bir çok mektup arasında seçildiği için bunun bir örneği. İkincisi, burası bir Okur Mektupları köşesi değil. Okurların gazete ile ilgili sorularının ve şikayetlerinin ele alındığı, bunların değerlendirildiği bir köşe. Yani, gelen her mektubun yayınlanması mümkün değil.Daha fazla okur tepkisine yer vermek için bu hafta hurriyet.com.tr’deki Okur Temsilciliği köşesini canlandırıyoruz; hazırlıklar tamamlandı.Bir de kimi okurlar, hurriyet.com.tr tarafından yayınlanan haberlere ilişkin yorumların benim tarafımdan değerlendirilip, siteye konduğunu sanıyorlar. Oysa, o yorumlardan çok yararlanmakla beraber, neyin yayınlanacağına, neyin yayınlanmayacağına ben karar vermiyorum.Ecevit’in hastanedeki fotoğraflarını yayınlamak doğru muyduGAZETE yöneticiliğinin en zor yönü iki konuda karar verebilmektir: ilki, önüne gelen güçlü bir belgenin ya da fotoğrafın doğruluğundan kesinlikle emin olmak, diğeri ise bu belge ya da fotoğrafı yayımlamanın olası sonuçlarını kestirebilmek. Her gün bu iki parametre göz önünde bulundurularak kararlar verilir, bu kararlar sayfalara yansır, yayın günü bu tartışmaya okurların yanısıra, haberden etkilenenler de katılır.Önceki hafta, 1 Haziran günü Hürriyet’in birinci sayfasında haftalık Tempo Dergisi’nden alıntılayarak yayımladığı fotoğraf, eski Başbakan Bülent Ecevit’i, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki hasta yatağında gösteriyordu. Hürriyet okurlarından bu fotoğrafın yayınlanması konusunda çok sayıda tepki geldi. Bu mektuplardan ikisini özetle aktarıyorum:İpek Cem -Taha: "Bülent Ecevit’in Gata Yoğun Bakım ünitesindeki fotoğrafını yayınlamanızdan dolayı gazetenizi kınıyorum. Bu fotoğraf haber niteliği taşımıyor ve kanaatimce özel hayata tecavüz niteliğinde. Sizce, İsrail Başbakanı Şaron’un benzer bir fotoğrafını neden görmedik? Ayrıca, bu fotoğrafın tarihi bir belge olduğunu düşünmüyorum. Ben bu fotoğraftan müthiş rahatsızlık duydum."Meltem Uysal Rusçuklu: "O fotoğraf beni ve çevremdeki arkadaşlarımı, yakınlarımı sarstı. Açıkçası Hürriyet’ten böyle bir vurdumduymazlık beklemezdim. Hasta haklarına aykırı, hiç etik olmayan bir davranış. Ayrıca o görüntünün nesi tarihi bir belge? Hürriyet’i kınıyorum." Bu fotoğrafın yayımlanması ardından, bundan en çok etkilenmesi beklenen en yakın aile bireyinin yani Rahşan Ecevit’in bu kararı eleştirmemesi değerlendirme yapmayı güçleştiriyor. Ancak, fotoğrafın yayımlanmasının, yukarda yalnızca iki örneğini aktardığım mektupların benzerleri ile tepki gösteren birçok kişide rahatsızlık yarattığı da kesin.Bu tepkileri Hürriyet Yazı İşleri Müdürü Emre İskeçeli’ye aktardım, yanıtı şöyle oldu: "Okurlarımızın tepkisine, yine yazarımız Mehmet Yılmaz’ın bir gün sonra yazdığı yazıdan bir alıntı yaparak cevap vermek isterim: Bütün ülkenin sağlığını merak ettiği ve iyileşmesi için dua ettiği, topluma mal olmuş bir şahsiyetin bu fotoğrafları tarihe bırakılacak bir belgedir." Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y. Yılmaz’ın, Tempo Dergisi’ni de yayınlayan Doğan Burda Dergi Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı olduğunu da belirtmem gerekiyor.Burada bence sorulması gereken soru şu: Bu ve benzeri durumlarda, yani, olayın merkezinde bulunan ve onay verme olanağı bulunmayan bir kişinin gizlice çekilmiş fotoğraflarının yayımı konusunda tek bir ilkesel doğru var mı? Buna kısa bir yanıt verilebilir: Hayır. Dünyanın her yerinde gazetelerin benzer durumlarda farklı uygulamaları oluyor.Ancak yine de, özellikle trafik kazaları, cinayetler ve diğer bireysel acıların odak noktasındaki kişilerin görüntüleri konusunda, can yakıcı bir özensizlik olduğu değerlendirmelerine katılmamak da mümkün değil. Özellikle de, Ecevit fotoğrafını yayımlamayan ve bunu birinci sayfalarında övünerek duyuran gazetelerin, aynı gün başka sayfalarında, ilan ettikleri ilkeleri nasıl çiğnediklerini görmek, sözünü ettiğim özensizliğin bir yansıması.Yani, Ecevit’in durumu kötü, fotoğraf kötü ve ardından tanık olduğumuz medya içi yansımalar daha da kötüydü.Dikkatiniz için teşekkürlerSık karşılaşılan, olmaması için çaba harcanan ancak yine de zaman zaman gazetede çıkan küçük hatalar ile ilgili iki mektup var: Esra Arışan: "9 Haziran günü yayınlamış olduğunuz ’Kızım yolda diz çökmüştü, oğlum başına ateş etti’ başlıklı haberin değişik bölümlerinde ’Kızım, iki elini başının arasına almış’ ifadesi bulunuyor. İlk paragrafta okuduğumda önce yanlış yazılmış diye düşündüm, ancak ilerleyen bölümlerde tekrarlanmış. ’Başını iki elinin arasına almış’ demek istendiğini biliyoruz, ama Hürriyet gibi bir gazetede bu tür haberler görünce, editörler bakmıyor mu diye merak ediyoruz." Gürel Başara: "Angelina Jolie ve Brad Pitt’in bebeklerinin fotoğrafının bedeli için dünkü haberinizde, ’8 milyon sterlin 12 trilyon TL’ yazdınız. Akşam haberlerinizde ’12 trilyon yeni lira’ dediniz. Bugün de ’4 milyon sterlin 12 milyon YTL’ yazıyorsunuz. Gerçi biz biliyoruz sterlinin ne kadar YTL karşılığı olduğunu ama..."Okur Esra Arışan’ın sözünü ettiği bir dil takılması, önemli bir dalgınlık kuşkusuz ama haberin özüne ilişkin ciddi bir sorun yaratmıyor. Editörler kuşkusuz her haberi okuyor; hem de iyi okuyor ama arada bu tür takılmalar oluyor.Gürel Başara’nın sözünü ettiği 3 ayrı ifade ise hurriyet.com.tr’den okunan haberlere ilişkin olmalı çünkü hem farklı saatlerdeki haberlerden söz ediyor, hem de mesajını hurriyet.com.tr üzerinden göndermiş. Şu söylenebilir; ilk haberdeki hata daha sonra düzeltilmiş ve bunun da ötesinde 3 seferinde de fotoğrafların YTL değeri de hep doğru.Bu nedenle iki okura da, dikkatleri ve Hürriyet’ten bekledikleri özeni gösteren ifadeleri için teşekkür ediyoruz.Linç girişimi farklı verilemezdiBir hukukçu okurumuz aşağıdaki mesajı gönderdi.Av. Mehmet Durakoğlu: "6 Haziran tarihli gazetede manşette yer alan linç girişiminin, ’haber’ değerinin ötesinde bir anlam taşıdığını düşünüyorum. Birincisi, linç girişiminin bir ’protesto mekanizması’ olarak algılanmasına olanak verilmesi, ikincisi de tecavüze dair iğrençliğin sergilenmesindeki yetersizliğin böyle bir olgu ile kapatılması. Her ikisinin de ciddi bir tehlike olduğunu düşünüyorum."Mehmet Durakoğlu’nun sözünü ettiği haber, Muradiye’de bir İsviçreli kadına tecavüz ettikleri iddiası ile gözaltına alınan sanıklara halkın saldırmasına ilişkindi. Haberi dikkatle okudum ancak Hürriyet’in kullandığı dil açısından, hukukçu okurumuzun sözünü ettiği türde bir hata görmedim. Haber, bence, sayısı giderek artan, "kendi cezanı, kendin ver" eğiliminin yeni bir örneği olduğu için de önemliydi ve gerektiği gibi verilmişti.