İşte içinde yaşamayı planladığım tekne Geçen

Geçen yıl bu zamanlarda, Halki’yle birkaç kez denize çıkmış, eksiklerinin ne olduğunu tek tek not almış ve bunların bir bölümünü tamamlamak için karaya çekme planları yapmıştım.

Mayıs sonunda Halki güneye gitmek için yola çıkmış ve bütün yazı, káh bizimle, káh tek başına Ege’de geçirmişti.

Ama bu yıl henüz tık yok.

Çok yoğun iş temposu, Piraye’nin dört buçuk aylık küçücüklüğü, hafta sonuna da sarkan profesyonel ve kişisel yükümlülükler yüzünden mekánım ağırlıklı olarak işyeri, ev ve otomobil oldu, oluyor.

O yüzden de içim sıkıntılı, çok sıkıntılı. Gerçi Halki’nin haberlerini alıyorum ama... Olsun yine de sıkıntılıyım. Düşünün, Kalamış’a birkaç saatliğine bile olsa gidecek zamanım yok.

*

Sıkıntılı olunca, insanlar kafayı dağıtmak isterler. Sıkıntının nedeni Halki’ye gidememekse, Halki’ye gitmek, daha doğrusu Halki’yle gitmek düşlenir haliyle.

Yeni okumaya başladığım bir kitaptan, insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli farkın okuması, yazması, şarkı söylemesi, gazeteci olması falan değil, gelecek planlaması olduğunu öğrendim. Bir tek insan geleceği planlar ve hayal kurarmış. Bunun nedeni de beyin hücrelerinin kurgusu.

Gerçi şimdiye kadar, bu en büyük farkın ne olduğu konusunda, farklı yazarlardan çok farklı cümleler okumadım değil ama olsun, bugünlük, gelecek planlamasını ya da gelecek düşlemesini önemli fark olarak kabul edelim. İşte ben de o yüzden, düşlemeyi, hayal kurmayı daha bir gönül rahatlığı ile yapıyorum. Çünkü ne de olsa, evdeki kedilerden, bahçedeki köpekten temel farkımız buymuş; bu farkın keyfini çıkartalım..

İşte o gelecek düşlemesi içinde aklım bazen Halki’den sonrasına gidiyor. Daha önce burada yazmıştım; denize daha fazla zaman ayırabileceğim günlerde, kısmen içinde yaşayabileceğim tekneye.

O teknenin adı yok henüz, şekli, şemaili de. Ama o teknenin Halki’den biraz daha büyük olacağını biliyorum; birlikte yaşamak için biraz daha hacim gerek çünkü. Havuzluğunu, güvertesini, salonunu, kamarasını, aklımın başka yerlere kaçmak istediği anlarda tasarlıyorum, yapıyorum, cilalıyorum.

Kaçış anlarında uzun düş seyirlerine çıkıyorum.

*

Teknenin adı yok, şekli şemaili yok dediysem, çok da inanmayın tabii; lafın gelişiydi. Adını henüz koymadım ama şekli şemaili yavaş yavaş oturuyor.

Amerikalıların çok sevdiği klasik tekne görünümünde, ancak sualtı çizgileri modern olduğu için performansı yüksek bir tekne istiyorum.

Birbirinden güzel ve nispi olarak giderek ucuzlayan yelkenli teknelerin piyasada olduğu bu günlerde seçenek sınırsız diyebilirsiniz. Ama o teknelerin önemli bölümü bana birbirine çok benzer geliyor.

Herkes teknesine aşıktır, bilirim bilmesine ama aşık olunan teknenin de, erkeğin de, kadının da, kişiliklisi vardır, kişiliksizi... Takke ancak ya belediye memuru huzurunda bir kağıdı imzaladıktan sonra, ya da kapalı kapılar ardında düşer ve, ya lepiska saçlar dökülür ortalığa, ya da kel görünür.

Çoğu Avrupalı üreticinin, Akdeniz ve Karayipler’deki büyük kiralık tekne pazarı için ürettiği sanayi tekneleri çok güzel, kaliteleri yüksek ama... Kritik bir şeyleri bana göre eksik. Neleri eksik diye sormayın; bilmiyorum. Eksik işte.

O yüzden de, ben kendi teknemi yapacağım.

Güçlü adayın resmini burada basıyorum. Dudley Dix tarafından tasarlanan Shearwater 45, 2001 yılında Amerika’da yılın gezi teknesi seçilmiş Cruising World Dergisi tarafından. Sonra Güney Afrikalı üreticisi batmış; uzun hikaye.

"Biraz cesaret" diyorum kendime; "cesaret".

Bakalım ne olacak?

Geçen yıl bu zamanlarda, Halki’yle birkaç kez denize çıkmış, eksiklerinin ne olduğunu tek tek not almış ve bunların bir bölümünü tamamlamak için karaya çekme planları yapmıştım. Mayıs sonunda Halki güneye gitmek için yola çıkmış ve bütün yazı, káh bizimle, káh tek başına Ege’de geçirmişti.

Ama bu yıl henüz tık yok.

Çok yoğun iş temposu, Piraye’nin dört buçuk aylık küçücüklüğü, hafta sonuna da sarkan profesyonel ve kişisel yükümlülükler yüzünden mekánım ağırlıklı olarak işyeri, ev ve otomobil oldu, oluyor.

O yüzden de içim sıkıntılı, çok sıkıntılı. Gerçi Halki’nin haberlerini alıyorum ama... Olsun yine de sıkıntılıyım. Düşünün, Kalamış’a birkaç saatliğine bile olsa gidecek zamanım yok.

*

Sıkıntılı olunca, insanlar kafayı dağıtmak isterler. Sıkıntının nedeni Halki’ye gidememekse, Halki’ye gitmek, daha doğrusu Halki’yle gitmek düşlenir haliyle.

Yeni okumaya başladığım bir kitaptan, insanı diğer hayvanlardan ayıran en önemli farkın okuması, yazması, şarkı söylemesi, gazeteci olması falan değil, gelecek planlaması olduğunu öğrendim. Bir tek insan geleceği planlar ve hayal kurarmış. Bunun nedeni de beyin hücrelerinin kurgusu.

Gerçi şimdiye kadar, bu en büyük farkın ne olduğu konusunda, farklı yazarlardan çok farklı cümleler okumadım değil ama olsun, bugünlük, gelecek planlamasını ya da gelecek düşlemesini önemli fark olarak kabul edelim. İşte ben de o yüzden, düşlemeyi, hayal kurmayı daha bir gönül rahatlığı ile yapıyorum. Çünkü ne de olsa, evdeki kedilerden, bahçedeki köpekten temel farkımız buymuş; bu farkın keyfini çıkartalım..

İşte o gelecek düşlemesi içinde aklım bazen Halki’den sonrasına gidiyor. Daha önce burada yazmıştım; denize daha fazla zaman ayırabileceğim günlerde, kısmen içinde yaşayabileceğim tekneye.

O teknenin adı yok henüz, şekli, şemaili de. Ama o teknenin Halki’den biraz daha büyük olacağını biliyorum; birlikte yaşamak için biraz daha hacim gerek çünkü. Havuzluğunu, güvertesini, salonunu, kamarasını, aklımın başka yerlere kaçmak istediği anlarda tasarlıyorum, yapıyorum, cilalıyorum.

Kaçış anlarında uzun düş seyirlerine çıkıyorum.

*

Teknenin adı yok, şekli şemaili yok dediysem, çok da inanmayın tabii; lafın gelişiydi. Adını henüz koymadım ama şekli şemaili yavaş yavaş oturuyor.

Amerikalıların çok sevdiği klasik tekne görünümünde, ancak sualtı çizgileri modern olduğu için performansı yüksek bir tekne istiyorum.

Birbirinden güzel ve nispi olarak giderek ucuzlayan yelkenli teknelerin piyasada olduğu bu günlerde seçenek sınırsız diyebilirsiniz. Ama o teknelerin önemli bölümü bana birbirine çok benzer geliyor.

Herkes teknesine aşıktır, bilirim bilmesine ama aşık olunan teknenin de, erkeğin de, kadının da, kişiliklisi vardır, kişiliksizi... Takke ancak ya belediye memuru huzurunda bir kağıdı imzaladıktan sonra, ya da kapalı kapılar ardında düşer ve, ya lepiska saçlar dökülür ortalığa, ya da kel görünür.

Çoğu Avrupalı üreticinin, Akdeniz ve Karayipler’deki büyük kiralık tekne pazarı için ürettiği sanayi tekneleri çok güzel, kaliteleri yüksek ama... Kritik bir şeyleri bana göre eksik. Neleri eksik diye sormayın; bilmiyorum. Eksik işte.

O yüzden de, ben kendi teknemi yapacağım.

Güçlü adayın resmini burada basıyorum. Dudley Dix tarafından tasarlanan Shearwater 45, 2001 yılında Amerika’da yılın gezi teknesi seçilmiş Cruising World Dergisi tarafından. Sonra Güney Afrikalı üreticisi batmış; uzun hikaye.

"Biraz cesaret" diyorum kendime; "cesaret".

Bakalım ne olacak?

Kas gücü ile dünya turu sürüyor

Mayıs 2006 ’da "Atlas Okyanusu’nu kürekle geçen ilk Türk" unvanını kazanan, "Altı Zirve " projesinin yaratıcısı Erden Eruç, şimdi de Pasifik Okyanusu’nu kürekle geçmeye hazırlanıyor. Büyük geçiş için son hazırlıklarını tamamlayan Eruç, Seattle’daki evinden 3 Mayıs Perşembe günü, San Francisco’ya doğru bisikletle yola çıktı.

Seattle’dan San Francisco’ya bisikletle gidip, Haziran’da oradan denize açılacak olan Eruç, Türkler için "yeni bir ilk" teşkil edecek bu ikinci okyanus geçişiyle Avustralya’nın doğu kıyısına ulaşmayı hedefliyor.

Eruç, Pasifik Okyanusu’nda tahminen 6.700 deniz mili (12.400 km) mesafe kat edeceği teknesinin tüm hazırlıklarını tamamladı. Rüzgar elverdiği takdirde 1 Haziran’ı 2 Haziran’a bağlayan gece yarısı San Francisco Körfezi’nden demir almayı hedefleyen Eruç, 2008 başlarında Avustralya ’nın doğu kıyısında karaya çıkacak. Eruç, geçişinin yedi-sekiz ay sürebileceğini tahmin ederek, bu sefer balık tutmaya özellikle gayret edecek. İçinde sekiz aylık yiyecek ve su kaynatmak üzere yakıt bulunacak olan teknede, deniz suyunu arıtarak tatlı su üretecek elektrikli bir su cihazı ve bunun gibi bütün elektrikli aksamı çalıştıracak aküleri şarj eden güneş panelleri yer alıyor. Okyanus geçişleri için özel olarak inşa edilmiş bu tekne su tutmuyor ve büyük bir dalgada devrilirse kendiliğinden doğrulacak şekilde tasarlanmış bulunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları