İki yazarımızın arasında kaldım

AHMET Altan ve Rahmi Turan Hürriyet’in 2 yazarı.

Yolları Hürriyet sayfalarında buluşmak dışında pek kesişmezdi ama... Olmuş işte. Yazarların görüşlerine ilişkin olmadığı için bu konuya değinmek gerekiyor çünkü okurların dikkatini çeken bir durumla karşı karşıyayız.Okur Mehmet Demir, "Rahmi Turan 19 Ağustos 2007 tarihli yazısında Fransa’nın Le Monde gazetesinde çıkan bir Türkiye değerlendirmesinden alıntı yapmıştır. Alıntı oldukça uzundur. Ancak asıl sorun bu alıntının Ahmet Altan’ın Mayıs ayı başında gazetem.net adlı sitede yazdığı ’3. Dünya Savaşı Türkiye’den Çıkacak’ başlıklı yazısının Le Monde gazetesinde Fransızca’ya çevrilerek yayınlanmış hali olmasıdır. Rahmi Turan da bu yazının oradan tekrar Türkçe’ye çevrilmiş halini aktarmış ama Ahmet Altan’a ait olduğunu söylememiş" diyor. Benzer 2 mesaj daha geldi. Beğenildiği için internet ortamında dolaşarak okunurluğu artan yazılardan birinin örneği bu yazı. Bana da ulaşmıştı. Bu, internette dolaşan metinleri gazetenin imzalı köşelerine almanın risklerini gösteren ilginç bir örnek.Kaçırılan uçak haberlerine tepki varÖnceki cumartesi günü kaçırılan uçak ile ilgili iki eleştiri geldi. Handan Kuleli, korsanların olaysız teslim olmasından sonra Hürriyet’in attığı "Korsancıklar" manşetini çok tehlikeli buluyordu. Kuleli, "Korsanlar, hostesi bıçaklasa, 2 yolcunun boğazını kesip intihar etselerdi, korsanlardan beklenen davranışı sergileyeceklerdi. Böyle yapmadılar... Sizin bu iki korsanı korkak ilan etmeniz hafızalara kazınacak, akıbetleri sonrakilere örnek olacaktır" diyor. Kuleli’nin bu eleştirisini yerinde buluyorum. Gazete manşetleri, özellikle olası sonuçları çok tehlikeli olabilecek bu tür eylemlerde küçültücü olmamalı. Bunun nedeni, bu olayda, korsanlara saygı değil, olayın ciddiyetidir.Bir diğer eleştiri ise bir pilot adayından geliyor. Gökberk Atasoy, 21 Ağustos günkü Hürriyet’in 4. sayfasında yayımlanan pilotların uçağı terk etme nedenleri konusundaki haberde, pilotların sivil kökenli olmasına atıfta bulunulmasını eleştiriyor. Atasoy, "Sivil havacılığın geliştiği ve dolayısıyla sivilden yetişen pilotların arttığı şu dönemde bireysel olarak verilmiş bir kararın bir bütünü etkileyecek şekilde ortaya konması ve sivil kökenli pilotların stres altındayken bu ortamı yönetemeyerek ürkek davrandıklarının iddia edilmesi eminim benim gibi sivil pilotları ve pilot adaylarını fazlasıyla rahatsız etmiştir" diyor. Atasoy eleştirisinde haklı. Havacılığın çok geliştiği ülkelerde yolcu uçak pilotlarının tamamına yakını sivil. Yani haberin mantığından yola çıkılırsa, örneğin Amerika’da uçak yolcuları ciddi risk altında ve anımsadığım kadarı ile 11 Eylül sonrasında yapılan eleştirilerin hiçbirinde kaçırılan uçakların pilotlarının sivil kökenli olmasına hiç değinilmemişti.Sonuç olarak... Stresli ortam yönetimini üniforma ile bağlantılandırmak demode bir davranıştır. Stresli ortam yönetimi öğrenilir, öğretilir. Sorgulanması gereken, sivil kökenli pilotların stresli ortam yönetimine ilişkin eğitimden geçip geçmedikleriydi kuşkusuz.
Haberin Devamı

Yazarın Tüm Yazıları